Aslında bu mektup diğerlerinden farklı olucak.Çünkü ne yazcağımı pek bilmiyorum.
Bütün gece yoktun nerdeyse ve ben bu mektubu 1 gün sonra yazdım.Yazıyorum hatta.Senle konuşmayınca ne yazcağımı bilmiyorum.Ama İzmir'e gitmem yaklaştıkça nefes alamadığımı fark ettim.Sanki kalbimi zımparalıyorlar.Sabah uyandığımda sadece kalbimin çarpışlarını hissediyorum.Bedenim yok gibi sanki.Bir balonun içinde bir saat varmış gibi.Kalbim bu kadarını kaldıramıyor sanki.Keşke uyusam ve her şey geçtikten sonra uyansam.Ve yaşadıklarım sadece bir rüya olarak kalsa.Hiç zarar görmesem ve uyandığımda sadece bir rüyaydı diyip yoluma devam etsem.
Dün işte yani bu mektubun tarihinde Tori Amos'u dinleyip salya sümük ağlarken kalbim durdu sandım.Nefret ediyorum o histen.Kendimi yumrukluyorum düşünsene o derece bir hırs var içimde.
Sonra New York I Love You şarkısını dinlerken kanatlarım çıktı yeniden.Sadece Amerika'yı düşleyince kanatlarım çıkabiliyor.Lütfen gidelim tek kurtuluş gibi orası.
Bu şarkıyı dinlerken kendimi hep Brooklyn Köprüsünün başına gelip koşmaya hazırlanırken hayal ediyorum.Şarkı başlar başlamaz koşuyorum.Köprünün yarısına geldiğimde şarkı bitiyor.Nefes nefese dizlerimin üzerine çöküp kahkaha atmaya başlıyorum.Yüzümü gökyüzüne kaldırıyorum ve Tanrı'ya gülümsüyorum.Hiç gitmediğim bir şehrin hiç gitmediğim köprüsünde koştuğumu düşüncek kadar delirdim.
Dün sen gitmeden süper fikrimi açıklamak istedim.Gittin...
Amerika'ya gitmeden dövme yaptırmak istiyorum.Senin parmak izini bana,benimkini sana.Böylece ne olursa olsun beni hissedebileceksin.Ne olursa olsun seni hissedebilicem.'' ''
Böyle birşey işte( fotoğraftaki parmak izim)-sol işaret parmağım-
V.
09.09.2010 için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
çok mantıklı