14 Ağustos 2012 Salı

Dramatik Yazarlık

Çalmadığım kapı,girmediğim sınav kalmasın istiyorum demiştim. İnsanların deneyim anlayışına benim bütçem yetmediğinden bende sınavlara girmeyi tercih ediyorum. ''SO AMAZING !'' çığlıkları yok tabi orda.

İnternette ne yapıyorlar,ne soruyorlar gibi hiçbir şey yazmıyordu.Doğaçlama girdim bende.

Tabiki kendi üniversitemin güzel sanatlar fakültesine deneme yaptım.-Yani garanticilikte son noktayım-

4 saatlik bir sınav ve üç oturumdan oluşuyor Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin sınavı.

İlk sınav kompozisyon. En son ilkokul 6. sınıfta kompozisyon yazmış biri olarak çok fazla bir randıman bekleyemezdim zaten.Ama açıkcası sizden deneme yazmanızı istiyorlar. Bir nevi Montaigne seçmeleri yapıyorlar aslında. Konu şöyleydi ''Günümüz dünyasında iletişimsizliğin nedenlerini ve sonuçlarını açıklayan bir düşünce yazısı yazınız.'' 1 saat süreniz ve biri müsvedde olmak üzere iki damgalı kağıdınız vardı. Ama aklınızda bulunsun benim gibi salaklık yapıp önce müsveddeye yazıp sonra orjinal kağıda geçirmeye çalışmayın. İnanılmaz zaman kaybediyorsunuz.

İkinci oturum da betimleme yapmanızı istiyorlar.İster öykü şeklinde isterseniz de direk duvarda asılı olan tablolardan bazıları Monetin kopyalarıydı gibi yazmanızı. Yani biraz daha Emile Zola olmanız şart. Şahsen hiç o kadar sıkıcı olabilceğime inanmıyorum. Konu ''Acil Servisi betimleyiniz'' di. Bense kocasını acile getirmiş genç bir kadının ağzından olayı anlatmaya çalıştım.Hamile olduğunu kocasına söylemeye fırsat bulamadan,kocasını acile kaldırmak zorunda kalan bir kadın. Yazarken çok duygulandım.Hatta bir ara kendi kendime ''Ceren bir sakin ol ya kalem senin elinde mutlu sonla bitirebilirsin'' bile dedim.

Üçüncü oturum ise DİYALOG'du. Benim en başarısız olduğum konu malesef. Hiçbir öyküleme ve betimleme yapmadan sadece konuşma baloncukları şeklinde alt alta yazcağınız bir oyun istediler.Tıpkı Shakespeare gibi.Bir kaç dakikalık bir karşılıklı konuşma. Konu ''Genç bir iş adamıyla bir dilenciyi konuşturunuz.'' olcaktı. Ben gibi dilenci görünce kaçan bir insandan dilenciyi konuşturmak demek Yeşilçam filmindeki gururlu fakirlerle aynı şey demek malesef. Sevgili Münir Özkul'un ustabaşı ağzıyla dilenciyi konuşturma hatasına düşmeyin derim.Ayrıca saçma olan da genç iş adamının bir dilenciyle konuşması olurdu.Zaten onlar burdaki hayal gücünü merak ediyorlar ama benim hayal gücüm sınıflaşmış toplumdaki bu iki uç noktayı asla biraraya getiremiyor.

Sonuç olarak ilk aşama bunlardan ibaretti.120 kişi arasından sadece 10 kişinin kabul edilceğini hesaba katarsanız gerçekten bir kaç yıldır kursa gidip tamamen buna yoğunlaşmış rakipler olduğunu düşünürsek gaza gelip sınava giren nacizane benim, kazanma şansı zaten yoktu.Gönül isterdi ki ikinci aşama hakkında da bilgi vereyim ama malesef....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

çok mantıklı