31 Ocak 2010 Pazar

Future Mail

Ben geçen yıl bir salaklık yapıp kendime mail atmışım bugüne. Maili aynen kopyalıyorum.

''Laaaaaan Voodoo 14 Şubata az kaldı.Ben geçmişteki senim bitanem korkma hemen.Birşey merak ediyorum. Hala yaşıyor musun? VE HALA SAP MISIN? Bu sevgililer gününede mi yalnız girceksin yoksa küçük büyücü? Şimdi bunları okurken bana ne biçim saydırıyorsundur.Neyse lan dingil karı hadi otur sen derdine yan şimdi.''


Ben bunu okuduktan sonra dedim hiç büyümüyceğim herhalde. Hala sevgilisi olmayanlarla dalga geçtiğimi göre(bkz. kendimle bile). Bir mail daha attım seneye. Tam 14 şubatta gelcek bu sefer içeriği seneye bu blogu hala kapatmadıysam tam 14 şubatta yazarım.


Yarın psikiyatriye gidiyorum yine. Of yine ilaçlı tedavi önercek , gerçekten çok korkuyorum. O ilaçları içince iyi hissetsem bile ben olmuyorum. Ağlıycam ya.



Ben şimdi gidip Merlini izliycem. Sizde izleyin ama Prince Arthur benim, Merlinde olabilir ama o kulaklar beni bitiriyor. Bir de gülünce dişetleri ortaya çıkıyor.Bir de ben takıntılı mıyım nedir abi bilmiyorum ama birisinin giydiklerine felaket dikkat ediyorum. Ahmedin yılbaşı partisinde giydiği gömleği gördüm Colin'ste. Birde bağırıyorum AAAA Ahmedin üstündekinden diye.


Neyse annem bugünlük bu kadar. Güldük eğlendik bir yazınında sonuna geldik. Bende Regal Kullanıyorum


Not: Burdan birşey sorcaksan ama kim olduğunu bilmemi istemiyorsan burdan sor.Lan çok uğraştım yapmamak için ama baktım artık kimse ilk çıktığı kadar abartmıyor dedim bende üye oluyum. Birde Erkamaj var ona rahat soru sormak için üye oldum arkadaş anonim soru soranları sevmiyor xD

30 Ocak 2010 Cumartesi

Hayatımı Karartan Kaltak: Barbie

Yarın sabah Foxda Barbie serisi var. Her hafta izliyorum. Böyle kitliyor beni ekrana. Hipnoz gibi.Gördüğüm en güzel ve en şirin şeylermiş gibi geliyor.Korkuyorum bazen kendimden. Acaba hala 8 yaşındaki gibi idolüm Barbie mi diye? Hayır normalde sevmem, kıskanırım o salak sarı saçlı bebeği. En yakışıklı çocukla o çıkardı, en güzel kızlarla o arkadaşlık yapardı, en güzel dostluk onunkiydi.O hep en güzellere sahipken benim yaşantım çocuk olmama rağmen bana çok sıradan gelirdi.

8 yaşımdayken bana büyük kadınlar makyaj yapınca kendimi en güzel sanırdım. Annem bana renk renk oje alınca sanki dünyada kimsede yokmuş gibi gelirdi.Ama barbie denen kaltak tüm hayatımı karartıyordu. Her defasında o salak 3 katlı pembe evinin en güzel oturma odasında Ken'le oturup bana salak salak sırıtırken, kendimi çok çirkin hissederdim. O zaman da tüm sarı saçlarını keserdim. Annem neden kestiğimi sorunca ''Barbie bugün kuaföre gitti çünkü'' derdim. Annemse bir daha barbie marbie yok sana diye beni tehdit ederdi.Boş tehditler.



Hayatımı 12 yaşıma kadar Barbie kaltağına göre yaşadım. Dünyadaki en güzel şeydi benim gözümde. Sonra bizim sınıfta bir kız vardı. Yaz tatili dönüşü evrim geçirip kuğ gibi olmuştu. Yeni barbiem oydu. Tüm güzel arkadaşlar onun arkadaşı, tüm hoş çocuklar ona aşıktı. Liseye kadar devam etti bu çakma barbie. Her gün işkence gibiydi ilkokuldayken.



Liseye başladığımda artık hiç birşey eskisi gibi olmıycaktı. Kendime öyle diyordum. Okula adım attım ve hayallerimdeki Ken'le karşılaştım. Melek gibiydi ve bizim okula düşmüştü. Ben tabi gözler ışıl ışıl bakıyorum. Sonra en yakın arkadaşımla çıkmaya başladı. İtiraf ediyim eskiden dişlerimde teller vardı ve gerçekten felaket görünüyordum.Ve ilk öpüşmemin asla teller varken gerçekleşemiyceğini biliyordum. Neyse sonra çocukla arkadaş olduk sürekli buluşuyorduk falan. Farketmişti ama olmıycağını belli etmeye çalışıyordu. Lise 3e kadar ona aşıktım.


Lise 3te diş tellerim çıktı.Tabooyla tanıştık. Dehşet derecede iyiydik. Sonra ortak bir arkadaşımız sayesinde ''O''nunla karşılaştım. Henüz tanışmamıştık ama o yazıldığım çocuklar arasında 1 numaralı bekleyenler arasındaydı xD Ben Tabooya aşık olmuştum salak gibi. Gerçekten salaktım çünkü. Sonra o başka biriyle çıkınca ortak arkadaşımıza söyledim ve O'nunla tanıştırdı beni. İlk cümlemin ''Ya ben sana aşık oldum biliyor musun?''olması ben dahil duyan herkesi şaşırtmıştı. Sonra nisbet uğruna başlayan ilişkimiz iyice boktan bir hal aldı. Ben O'na aşık olmuştum.



O yokken en iyi arkadaşlara sahiptim, en iyi dostluklar benimkiydi en azından ben öyle sanıyordum.


O'na karşı herkes beni uyarmaya başladı. Onu kötülediler, başta birlikte olmamızı isteyen arkadaşım bile bir anda istememeye başladı.Ve beni tercih yapmaya zorladılar. Ya biz ya O dediler. Böyle bir tercihe zorlandığımdan dolayı ''O'' dedim hepsine.


En yakışıklı çocukla çıkıyordum ama artık en iyi arkadaşlarım yoktu.Barbie gibi değildim o arkadaş kısmı olmayınca, Mecburen eldekilerle en iyi olmaya çalıştım. Başardım ama bu seferde O'nu kaybetmiştim. Onu kaybedince elimde hiç birşey kalmamıştı.



Anladım ki Barbie hiç olmamıştı.Bundan sonrada olmıycaktı.


Küçükken hayatımı mahvetmişti ama bundan sonrasına izin veremezdim.


Tüm barbie bebeklerimi (Kenciğimde dahil), yürüyüşe gittiğimiz parkın kenarındaki lağıma atılmış bulunuyorlar ben tarafından.


Eğer çocuğum olursa asla ve asla Barbie bebek almıycağım, annesinin hayatının hatasını yapmasına sebep olan orospuyu çocuğum eline vermiyceğim. İşte o kadar!

29 Ocak 2010 Cuma

Büyüyünce Ne Olcaksın Voodoo? Mutlu Olcam!


Peki. tamam. Kaldığımız yerden devam edelim. Sonuçta ölümü düşünerek ne kadar devam edebilirim. Halimcegünce bir şey söylemişti hala aklımda ''Geçmesini istediğin zaman, geri kalan ömrünün azalmasına yol açıyor.''

Ve evet hayat çok kısa. Bıraksalar ölümsüz olmayı tercih ederdim. Sabah kalktığımda kalın perenin arasından süzülen ışıklar. Sokağa adım attığım andan itibaren içimi dolduran berrak hava. Her mevsimin kendine özgü neşesi. Ben hiçbir zamanda değil tam bugün tam şu anda yaşamak isterdim. 80leri seviyorum o zaman yaşamak farklı olurdu. Ama bu an şu dakika işte yaşamak istediğim yinede bu saniye olurdu.


Karlar saçlarımdayken mutlu olurdum yine.Kar topu savaşında üstüme çıkıp ağzımı kar dolduran birine ihtiyacım var belki. Ya da hediye almak için ısrar edince 6 kilometre koşturan biri. Belki de hiçbiri. Sadece istediğim gibi ihtiyacım vardır. Başkalarının bana giydirmeye çalıştığı hayattan daha başka.Bir mesleğim olmasada olur karnımı doyurcak kadar param olsada olur. Başkalarının istediğini istemiyorum.Para,aşk,ev,yat,araba,güzellik.. vs.


Ben ben olmak istiyorum.Ve hayat hala devam ediyor. Önümde bir kağıt ve sürekli yazlıyor hemde görünmeyen ellerimle. Siz buna kader diyorsunuz.Ama benim yazdığım birşey ancak benim hayatım olabilir. Birşeyleri değiştirmek istemezdim geçmişime dair. Hepsi çok güzeldi. Kalanı da öyle olcak. Keşkelerle ayrılmıycağım bu dünyadan.


O zaman bu size gelsin. Yağmuru hissettiğiniz anda,hayata kollarınızı sonuna dek açarak yaşayın. Tıpkı karda düşüp gökyüzünün ne kadar güzel olduğunu farketmek gibi.


">

28 Ocak 2010 Perşembe

Bir Korku.

Aslında yazmaya çok korkuyorum. Blogda bir ölüm haberi oldukçada yazamıycağım sanırım. Ben ölümden felaket korkuyorum. Nasıl anlatsam. Gece yastığıma başımı koyunca ölünce herşey biticek gibi geliyor. Nefes alamıycağım bir gün. Ağlayamıycam, gülemiycem,konuşamıycam. Herşey biticek oraya girdiğimde. Son. Sanki ilk ölcek insanmışım gibi davranıyorum şu an.Farkındayım ama engel olamıyorum. Ben ölümleri görmekten çok korkuyorum.

Bugün ilk kez hiç beklemediğim birisi beklediğim birşey söyledi.

''Korkma.Ben dedem öldüğünde nabzına bakmıştım''dedi. Korktuğumu nasıl bildi bilmiyorum ama o kadar çok duymak istedim ki bu sözcüğü. Yalan bile olsa o kadar rahatlatıcıydı ki.

Şu sıralar yalnız kalmaya çok korkuyorum. Evde tek başına kalınca telefona sarılıyorum.Karanlıktanda çok korkmaya başladım.Sürekli ders çalışıyorum masadan kalkmadan. Dikkatimi değiştirince korkmuyorum.


Ve yorumları için herkese teşekkür ederim....

26 Ocak 2010 Salı

Dedem...

Bugün sabah geç uyandım. Telefon çalıyordu açtım. Hiç birşeyden habersizdim.

Uykulu bir sesle cevap verdim.

-Efendim.
-Ben Albay .... Başınız sağolsun.
-Anlamadım.??

Ben korkuyorum babamda askeriyede olduğu için ilk aklıma babam geldi.

-Ben Albay .... Babanız nerde?
-Dedemin yanında. Ona bakıyor. Siz cep telefonundan arayın bence.
_Teşekkürler iyi günler.


Telefonu kapatır kapatmaz babamı aradım.

-Baba, biri ölmüş galiba bir Albay aradı?
-Deden öldü kızım.

Ben uyku sersemliğiyle kısaca ''Tamam.''diyip telefonu kapattım. Algılayamıycak kadar şok içindeydim ve metanetli karşılıyordum. Ağlamam gerekirdi ama ağlayamıyordum. Sadece korku var.Ama anlayamıyorum. Annemin yanına gittim.

'Anne uyan dedem ölmüş'. Annem meğerse geceden haberi varmış. Biliyorum dedi. Sonrada bir sürü birşeyler demeye başladı. Üzücü şeyler vah vah gibi.Giyindim çıktım. Derhaneye gittim. Kimseye birşey yokmuş gibi davranıyorum. Genelde insanların bilmesini ve bu acımdan dolayı bana sahte iyilikler yapmasını istemediğimden hiç bir zaman anormal şekilde ilgi bekleyemem belli de edemem.

Eve dönerken cenaze arabasını görünce bekleyemiyceğim kadar kötü oldum. O tabut, siyah giyinmiş bir sürü insan. Eniştem görünce omzumu tuttu. Gözlüklerin arkasında ağlıyordu sesinden farkettim. Babam görünce yanıma geldi. Eve git sen dedi.

Eve geldim ama o kadar kötü hissediyordum ki yattım uyudum 2 saat kadar. Kalktım ve babaannemlere gittim. Halalarım ağlıyordu. Bana sarıldıklarında 'Deden gitti'' dediler. Herkes başsağlığı diledi. Ama en çok büyük halam sarılınca gözlerim doldu. Ağlamamaya gayret gösterdim ama pek başaramadım.

Eve yeni geldim.Daha huzurluyum şimdi. Bir hafta önceki bir yazımda üzülmem diyen bendim. Ama bugün işler değişti. O tabutun içinde dedemi düşündükçe, biz evde o toprağın altında üşürken düşündükçe birşeyler çok kötü hissettiriyor.

Ölüm her zaman acı veriyor.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Bir Voodoo'nun Evrimi ve Ruhsal Devrimi



Öfff ki ne öf abi ben geldim ama acılar içerisindeyim. Güya Ösym başvurmaya gittik. Dönüşte Naylonlara gittik. Kız durdu.'' Ya Voodoo hadi ağda yapalım'' dedi. Bende de bir yes-man karakteri var ''Tamam hadi yapalım''dedim. Ama dediğime bin pişman oldum.

Kışa girdik, sevgilimde yok diye ne ağdası ne epilasyonu diyordum, çektiğim acıları unutmuşum yemin ederim ki. O ağdayı kişneyerek, anırarak nasıl yaptık hala şaşırıyorum. Apartman inledi yemin ederim. Bir daha yaza kadar ağda yaparsam noluyum lan.

Hayır ben böyle güzellik için ömrümden bir 8 yıl veriyorum her defasında, eğer sevgilim benden 'Al kızım şunları maymun gibi olmuşsun''gibi bir istekte bulunduğu an. Ahanda sıçarım orda ağzına.Gel birlikte alcaz yoksa almam derim arkadaş. Madem birlikteyiz herşeyi birlikte yapcaz işine gelirse. Yapmazsa yapmam lan olur mu öyle şey. Bu ızdırap çekilir mi çekilir mi :(

Bir süre sonra hissizleşiosun zaten. Ama yok en kısa zamanda ihtitiyaç kredisini çekip lazerin altına yatarım. Yoksa en kısa zamanda ölcem.

Evvet, asıl konuya dönelim. Şimdi bir çocuk bana demişti ki ''Her aşk bizi biraz daha olgunlaştırır.''Acayip haklı bu konuda. Şahsen eski sevgilimle çok sancılı bir ayrılık yaşamsamda, gerçekten çocuk Sigmund Freud gibi etkilemişti tarihimi.Ben onunla çıkmadan önce çocuk gibiydim lan. Böyle hala üstünde Family Guy baskılı sweatim, şekerli tokalarım falan vardı. VE evet beni o halimle sevdi sayılır.


Aslında tüm sorun annem olcak hanımefendi.Moda ve makyaj konusunda onun sayesinde geri kalsamda çok birşey kaçırmadım. En azından zararın neresinden dönersek kardır. O çocuk beni öyle hilkat garibesi kılıklı sokak köpeğiymişimcesine takılırken, o bahsettiğim en yakın arkadaşının sevgilisi bana dediki ''Ya güzel kızsında biraz kendine özen göstersene''.


Bir kız bunu duyunca muhtemelen intihar eder herhalde. Bir başka kız genelde hemcinsinin iyiliği için en acımasız şekilde söyler bunu. Ben bunu duyunca durur muyum? Dururum. Yani ben hala saf salak takılıyorum işte. Sonra ayrıldık. Ayrılınca her aldatılan kız gibi, beni aldattığı kızı tanrıçalaştırdım. Kendim ne kadar o kızdan üstün olsamda o kız tercih edilen konumunda olduğu için kendimi bir ezikledim bir soyutladım görceksiniz. Ben Çirkin Betty'nin evrimle çirkinleşen kızı, o kız ise Barbie'nin dünyasından gelen prenses gibi geliyor bana.


Sonra dur Voodoo dedim. O kızdan daha iyisi olabilirsin. Makyaj ve Tekstil bu yüzden var. İnsan sevgilisini az çok bilir nelerden hoşlanır neler ilgisini çeker bilir. Gittim onun sevdiğini düşünceğim tarzda kıyafetler aldım. Sonra baktım başka şeyleride beğeniyorum dedim sik*rim belasını gittim benim hoşuma giden şeyler aldım.

Özellikle yalnız alışverişe çıkıyorum burası önemli bir ayrıntı. Etkilenmeden alınca daha çok seviyorum. Bir de birileri ''Ya bunlar çok kötü'' derse umursamıyorum. Elbet sevcek birileri çıkıyor. Ve kendimi çok güzel görmeye başladım ben öyle gördükçe herkes öyle görmeye başladı. O yüzden birisi güzelsin canım ya diyince ''Hahaha ben miyim o ?'' bazen de ''Evet öyleyim'' diyorum.

Saç kısmı çok önemli ben hala saçım konusunda karar veremedim mesela. Ama rengi ve dokusu mükemmel olduğu için (bir de kendimi övmesem çatlar ölürüm zaten)yıkayıp çıkmama rağmen fönlü gibi duruyor. Şimdi diyorsunuz ki ne güzel fön için hiç para vermiyorsun. Ya bi git her gün yıka kurula yapmak zorundasın bu saçında öyle bir sorunu var işte. Bir elektirik idaresi birde sular idaresi çok kazanıyor. Bak gene nerden nereye geldik. Devlet sorununu işleyip mesajıda verdik mi tam olcak.


Neyse devam edelim. İşte makyaj çok önemli. Ben hala tam olarak eye-liner sürmeyi beceremiyorum. Ama boş kaldığımda yapıyorum evde olunca özellikle. Böylece hangi renk tonu bana yakışıyor falan bayağı birşey öğrendim.

Ruhsal devrim konusuna gelince. İşte zurnanın zurladığı yere geldik. Burdan sonrası tamamen kişisel gelişim abi. Ben şahsen tam böyle ayrılığın tek sebebi kendim olarak gördüğüm için. Dedim otur Voodoo kendi değerini artır. Okudum ve izledim. Önce bir kaç kişisel gelişim kitabı okudum sonra Felsefeye giriş Sophienin Dünyası çok sığ geldi. Simyacı. Felaket basitti. Dedim artır dozunu bebeğim. Felsefenin Temel İlkeleri. İşte bu dedim. Sonra baktım felsefe az geldi. Türk Tarihine başladım. Darağcında Üç Fidan. Abart bebeğim.Mahir ,Deniz, İbo.

Sonra dedim dur. Biraz roman oku. İlk başlarda bilerek içinde aşk olan hiçbir kitabı okumuyordum çünkü paso dangalak gibi başroller ben oluyordum. Romeo ve Julieti çok önce okumuştum. Hatta facebook kendin hakkında birşeyler yaz kısmında '''Bana Romeo'mu ver; sonra öldüğünde Al da küçük yıldızlara böl onu; Onlar göğün yüzünü öyle bir süsleyecektir ki,Bütün dünya gönül verip geceye,Tapmayacaktır artık o muhteşem güneşe. '' yazıyordur teaaa ilk aldığımdan beri. Her yere yazarım aslında çok duygusal biriyim ya. (İç ses:Höh bildiğin hayvansın kızım sen!)Neyse saptırmayalım. Öyle Dünya klasiklerini okudum. Sonra oturup bir güzel Othello'yu ezberledim. Okuldan bir çocukla konservatuara hazırlancaz kursa gidiyoruz yazın falan.


Sonra ben kendimi bir iyi hissediyorum, bir güzelim bir süperim of küçük dağları ben yarattım, büyükler dedemden miras sanki. Sonra işte bir sürü kişiyle tanıştım. evet kitaplar konusunda eksik değilim ama sinema konusunda yerle bir oldum. Gittim eski film satan bir yere bana tüm kült filmleri ver dedim. 1916 yapımı Intolerancedan itibaren izledim. Yetmedi Ölmeden Önce İzlenmesi Gereken 1001 film kitabını edindim. Biraz onlar sayesinde biraz kendi çabamla artık böyle ulaşılmaz bir kız olmuştum. Kendi çapımda ulaşılmaz elbette.


Halam demişti ne yapcaksan kendine yatırım yapıcaksın diye. Çok doğru bir söz. Ama ben değiştikten sonra söylemesi biraz geç olmuştu.

Kendime yaptığım en büyük yatırım tenis olmuştu. Türkiye 3.sü olmuştuk okulcanak. Kendimi kortların kraliçesi ilan etmiştim.

Sonra kuzenlerime nisbeten binicilik kursuna yazıldım bir ata binmem eksikti tam oldu . Bu arada felaket çevre yaptım ama kurstan falan.

Neyse işte yaz tatilinde ailemden ayrı tatile gittim halamlarla. Kuzenler dalış eğitmeni olunca ''Küçük Voodoo Geleceğin Dalgıç'ı'' ünvanını aldım. Deniz atı olsa bincem orda (of felaketti gülmediğinizi anladım.)

Bir arada eskrim yaptım ayıptır söylemesi. Hoşlandığım çocuk kendoda diye bende eksik kalır mıyım hiç?

Sonra dedim siktirsin gitsin o eski sevgilim. Tırnağım bile olamaz allamın punkcusu. Kendini Amerikada sanan özenti.

Neyse işte zaten sonra benim çevrem acayip değişti. Bir kere kafadan siktir et kendi yaşıtlarımı hep büyüklerle takılıyorum 28e kadar gideri olan yaştalar öyle diyim size. Ben tabi çok mantıklı konuşunca onlarında ilgisini çekiyorum. Birşeyleri bilerek söylüyorum, hatta felaket açık sözlü oldum. Aşırı gerçekçi falan. Böyle küt küt söylüyorum. Ama haklı sebeplerim olduğu için ses çıkaramıyorlar.


Bir çocuk vardı, hukuk fakültesinde, psikianalist bir de blues davulcusu kendisi bir çok ünlüyle sahne almış birisi işte onunla çıkar gibi olduk tabi ki de mükemmeller mükemmellerle takılırlar. Ama o yeterince mükemmel değildi. Bende konuşmadım xD Ki o konuşmak için 3 dil bilmesine rağmen xD Allah belamı verebilir yani xD Kısmet yani bu işler xD


Ay ne çok yazdım ayol gidip bir film seyrediyim yada kimya çalışıyım. Öyle işte size anlatın sizide okuyalım kalbi kırık prensesler.

24 Ocak 2010 Pazar

Evlenilecek Teklif Var Eğlenilecek Teklif Var



Laylayloyloy Voodooyla İzdivaç xD O değilde bugün bazı şeylerin farkına vardım diyebiliriz aslında.Bugün değilde bayağıdır diyelim.

Ben evlilik karşıtı bir insandım. Evliliği devlet izninde sevişme olarak görüyordum. Hatta o düğünleride ne güzel bu akşam sevişcez teyteytey şeklinde mutlu mesut bir kutlama olarak görüyordum. Aslında düğün hala öyle ama neyse. Dur germiyim ortamı.




Evlilik aslında insanların birbirine aitliklerinin somut göstergesiymiş. Aitlikten kastım aldatmamak değil sadece. Her anını paylaşabilcek, hiç sıkılmadan ömrünün sonuna kadar herşeyi birlikte yapcağına dair söz verme şeysiymiş.Her zaman mutlu olmak değil birlikte depresyona girmekmiş.

Ama hala bana saçma gelen kısımları var. Yüzük ne abi. Çıkarınca bekarmışsın havası yaratıyor. Bence en güzeli eşşek gibi bir dövme yaptırmak.Ben evleniceksem eğer eşim olcak canına susamış çok şanslı beyfendi bu arzumu kabul etmek zorunda ,mecbur falan xD Yazdırırız müsait bir bölgemize ''Sonsuza dek birlikte Voodoo(KALP)Kişilik'' diye.Oh.

Sonra o düğün işini yapmıycağım. Nikah yeter. Ne lan o öyle herkese limonatayla pasta mı dağıtcam. Zıkkım yesinler. Altın olayını nikah töreninden sonraki kısa kokteylde taksınlar uzatmasınlar.

Gelin hamamı isterim ama. Şöyle bir güzel keselesinler beni. Tellak hanım teyze şöyle pestilimi bir çıkarsın istiyorum. Yok lan. Ondan değil de hani hiç görmedim öyle birşey. Merak ediyorum nasıl oluyor?Ne yapıyorlar falan.

Yalnız ne güzel sapıttırdım konuyu. Benim düğün planlarıma geldik.Şimdi asıl mesele bu evlilik teklifini her kız özel olsun ister farklı falan. Evet abi her kız ister. Yok öyle kuru bir evlen benleyle evlenilmez. Geçen gün yazdım google'a okuyorum. Her tıkladığım başlıkta rüzgar yelkenlisiyle kızın evinin çevresinde uçan herifi anlatıyor. Koskoca dünyada bu mu yaratıcılık dedim.


Eeee Voodoo sen söylede görelim diyorsundur. Ya bir ara facebookda bir video vardı. Acayip hoşuma gitmişti, çok ilginç gelmişti çünkü. Onun gibi olabilir mesela. Adam sabah uyanıyor. Kızın parmağına ip bağlıyor.Kız uyuyor tabi. İpin diğer ucunu pencereden aşağı atıyor. Sonra o diğer ucunu karşı binaya çıkartıyor daha yüksek bir yerine. İpi çekiyor. Kız uyanıyor pencereye gidiyor. Karşıda kocaman benle evlenir misin yazıyor?Adamda ipin kendi tuttuğu ucundan yüzüğü bırakıyor.Yüzük ipte ilerleyip çat kızın parmağına giriyor. İşte böyle mükemmel bir hayalgücüydü herifteki.


İşte bende böyle garip birşey istiyorum. Yok şarabımdan yüzük çıksın. Yok basket maçının ortasında kameraların önünde evlilik teklif etsin. Abi afedersin ama bunlar çok dandik şeyler. istersen ağzından alev çıkart ister şıpagat aç yinede sıradan. Ha kızla sevgili olmak istiyorsan yap. Bir ihtimal etkilenir hani. Ama evlilik için çok özel olcak.


Benim kuzenin sevgilisi var işte. Kızın doğum günü. O zamanda dalıştalar. Suyun altında sen diz çök. Elinde mücevher kutusuyla. Kız heyecandan hızlı hızlı nefes almaya başlamış. Bu tahtaya ''Doğum Günün Kutlu Olsun'' yaz. İyi aferin dedim. Hepimiz bekliyoruz evlenme teklif etcek bu kolyeyi çıkartıp kıza takıyor suyun altında.Böylede kazulet kuzenlerim var işte. Bende acayip romantik bir insanım o hayvanlara göre.


Mesela böyle olabilir. Denizin ortasındayız. Tekneye bir şişe çarpıp durur ben sazan gibi alırım. İçindeki kağıtta bir şiir, şiirin sonunda evlenme teklifi ,arkamda o şanslı kişilik elinde yüzükle kabul etmezsem beni tekneden atsın o zaman.


Yada eve gelirim. Bir not bulurum. Notta aşağıda seni bekleyen ata bin yazar. Ata bakarım yanında birisi vardır o da bir kağıt verir.Kağıtta çiftliğin sonundaki meşe ağaçlarına gel yazar. Ben giderim dıgıdık dıgıdık. Ben yaklaşınca gökyüzüne havaifişekler salınır. O havai fişekler ''Çocuklarımın anası ol kadın !!'' gibi hödükçe yazı yazmaz tabi. ''Ölene kadar elimden tut'' yazar muhtemelen.


Rocky filmindeki gibi sadece ''Önümüzdeki 50 yıl için bir planın var mı?'' derse bilsin ki elime geçen ilk porseleni kafasında kırarım. ''Evet var, cehennemin dibine gidesice pis ayı!!'' der basarım tekmeyi.


Ama herhalde en etkileyicisi. Guadeloupe adasındaki 5 yıldızlı tatilimiz sırasında otel odasını Voodoo bebekleriyle süsletip kendi Voodoosunu bana verip ''Sonsuza kadar sana aitim'' dediği an , ben salya sümük ağlamaya başlarım. Sonrada ''ühühüh elbette ühhüü hayır ühühü diyemem'' falan derip hafif adrenalinli bir cevap veririm.


Ya öyle işte. Yada '' Ölene dek senin yanında uyanmak istiyorum''da çok cazip bir seçenek.

22 Ocak 2010 Cuma

Tamı Tamına 1 Yıl Oldu İşte Benim Yılbaşım Bugün, 23 Ocak...

Bugün 23 Ocak,
Birkaç saat sonra kalkıp okula gitmek için hazırlancağım. Çünkü karne alıcağız. Sonra O'nunla buluşcam. Biliyorum cumartesi ama diyceksiniz. Ama geçen yıl cumaydı. Sabah saçlarımı kabartıcam. Onunla buluşurken artık eskisi kadar özenmiyorum kendime. Onunda özenmediği gibi. Üstünde Nightmare Before the Christmasın Sally baskılı sweatimi giycem. Göbeği açıkta bıraktığı için çok hoşuma gidiyor. Siyah yırtık kanvansıma çengelli iğnelerimi takıcam.Ve bordo rujla siyah kalem dünyada benden güzeli yok herhalde.

Bugün Antalyaya gidicek. Hiç birşeyden habersiz onu nasıl özliyceğimi düşünceğim salakça.Onun aklında ise nasıl ayrılsam planı var. Birde o diğeriyle nasıl buluşcam.Ne yalan söylesem Voodooma diye geçiriyor.Saat 12de Meydanda buluşcaz. 4müz.Onu bekliyoruz şimdi 3 müz. En yakın arkadaşı ve sevgilisi. Bugün en yakın arkadaşıyla gidicek çünkü.


Karnemde takdir belgesini görünce şaşırıyorlar. Bu nasıl karne Hiç 4 yok diye. Aslında klasik olcak ama çalışmıyorum demek istiyorum.Söylemiyorum gülümsüyorum hafifçe. Etrafa bakıyorum merakla nerde kaldı diye.Aklım zaten sürekli onda. Çünkü ben çok aptalım.

Geliyor. Sarılıyoruz. Öpmüyor. Uzun zaman sonra ilk kez parfümünü içime çekiyorum. Bunlar aldatmanın sinyalleri. Aptal değilim ama aptala yatıyorum sormuyorum, susuyorum. Kaybetmek istemediğim için birgün olsun kıskançlık yapmıyorum ,hesap sormuyorum. Çünkü ben aptalım çünkü ondan başka hiç arkadaşım yok. O ne derse yapıyorum o nasıl isterse öyle oluyor.Çünkü bende borderline kişilik bozukluğu var. Kaybetmekten korktuğum için katlanıyorum.


Bir yere oturmaya gidiyoruz. Bana çok uzak davranıyor. Hissediyorum susuyorum ama sormuyorum. Nazikçe gülümsüyorum hiç birşey yokmuş gibi.

Taboo giriyor içeri. Hiç görmemişim ama beni gördüğünü akşam öğreniceğim henüz haberim yok. Bizi görmüş, çok kızmış. Zor tutmuşlar.Gözlerinden yaş gelmiş öfkeden. Geri çıkmışlar.

İğnelerimle oynuyor sonra. Çıkarıp ona veriyorum.En yakın arkadaşı elimden almaya çalışıyor o ise tepkisiz kalıyor ben vermemeye çabalarken. Altıüstü bir iğne ama vermek istemiyorum.Bitti sinyallerini duydum somut görmek istemiyorum.Telefonu çalıyor. Dışarı çıkıyor.Normalde hiç çıkmaz yanımda konuşur. Anlıyorum ama anlamak istemiyorum. O kız arıyor.

Yanımıza döndüğünde gitmesi gerektiğini söylüyor. En yakın arkadaşıyla uzağa gidiyorlar birşeyler konuşuyorlar. En yakın arkadaşı kızıyor ama çaresiz. Bir taksiye bindirip eve gönderiyor beni. Yarım saat sonra mesaj atıyor.

''Bitti. Beni sakın bir daha arama.'' yazıyor mesajda. Arıyorum açmıyor. Apar topar çıkıyorum evden. Annem ağlamış sonradan öğreniyorum.Önce babasının yanına gidiyorum ama babası yok metresine soruyorum O nerde? diye. Geldi hemen geri gitti diyor. Ağlıyorum sonunda. Arıyorum. O kız çıkıyor.

''Onu bir daha arama senle konuşmak istemiyor üzülme canım olabilir'' diyor.

''Bana onu ver'' diyorum ağlayarak. ''Konuşmak istemiyor'' diyor. ''Sana bana Onu ver diyorum''diye bağırıyorum. Ortak bir arkadaşımıza veriyor telefonunu.^''Burda unuttu telefonunu ağlama yemin ederim yok'' diyor. ''Nerdesiniz?'' diyorum.Her zaman takıldığımız bardalarmış koşarak gidiyorum.

Çünkü inanmıyorum bu kadar kolay bitmesine. Sabah birlikteydik ama 1 saat sonra bitemez diyorum kendi kendime. Kalbim fena halde sızlıyor, başım dönüyor. Ağlarken koştuğum yolun uzunluğu çok kısa geliyor. En yakın arkadaşını görüyorum kapıda. Nerde diyorum. Yok diyor. Bara giriyorum. Her yeri arıyorum. Kızda yok o da. Nerde diye tekrar soruyorum.Saçmasapn şekilde başka barlara onu aramaya götürüyor beni. En sonuncusundan çıkarken dizlerimin üzerine yığılıyorum. Kimse yardım etmiyor. Kalkıyorum bir şekilde.Başlangıç noktasına dönüyoruz.

3 bardak vodka içiyorum onu beklerken. Gelmeden gitmem diye inatlaşıyorum. 4 oluyor,5 oluyor. Ben artık daha çok ağlıyorum.

O geliyor. ''Git'' diyor.Kısaca tek bir fiil kullanıyor. ''Git''. Neden diyorum tüm çaresizliğimle. ''Mutsuzum''diyor. Neden bugün , daha dün beni sevdiğini söylemiştin neden diyorum ısrarla inanamayarak. Mutsuzum diyor.Ben bir sandalyede oturuyorum. O yerde oturuyor. Yanına gidiyorum. Ellerini tutuyorum. Ellerini çekiyor. Yere oturuyorum. Susuyoruz... En yakın arkadaşının sevgilisi beni dışarı çıkartıyor. Kabullen artık diyor. Çok acıyor canın biliyorum ama başka bir yolu yok diyor.İlk sigaramı içiyorum. Merdivendeki çocuk bana Lark uzatıyor.Yere oturuyorum yakamıyorum sigarayı.Ellerim titriyor. Sürekli telefonum çalıyor açmıyorum. Kıza ''Son kez birşey diyip gitcem''diyorum.

Balkona çıkıyoruz birlikte.Yüzüme bakmıyor.Barın bizim bulunduğumuz kısmını boşaltmalarını istiyorum. İçerisi bomboş kimse duyamaz bizi.Başlıyorum gözyaşlarımı silerek.

''Üzülmüyorum...Üzüldüğüm tek şey senin için sildiğim insanların haklı çıkması...Bunu al o kıza ver''diyorum siyah cam yüzüğü avuçlarına bırakırken hala yüzüme bakmıyor. ''Üzülmüyorum çünkü ben seni görmek istediğim görmüşüm, büyük hatayı doğru sanmak gibiydin. Hoşçakal...''diyorum. Balkondan hızla içeri giriyorum. Çantam birkaç sandalyeyi deviriyor. Geri dönüp bakmıyorum bile. Koşarak çıkıyorum meydana. Yağmur başlıyor. Kimse ağladığımı farketmiyor...

Tabooyu arıyorum. Onu da silmiştim ''O'' için. Açmıyor,meşgule bırakıyor. ''Arama beni konuşmak istemiyorum diye mesaj atıyor.''Özür dilerim sen haklıydın'' diye mesaj atıyorum, tekrar arıyorum. Açıyor bu sefer çok soğuk ve kızgın bir sesle ''Efendim''diyor. Ağlayarak özür diliyorum. Dayanamıyor.Kıyamıyor. Beni çok seviyor. Tıpkı kızı gibi,tıpkı kardeşi gibi,tıpkı sevgilisi gibi,tıpkı annesi gibi. ''Nerdesin sen?''diyor. Meydana geliyor hemen. Bakıyor bana. Elimi tutuyor.Bir yere gidiyoruz. Ben bira istiyorum. Sen ona kola getir abi diyor. Mızmızlancak halim bile yok. ''Kapat şu göbeğini''diyor kızarak. Korumacılığını her hareketinden farkedebilirsiniz zaten.


Anlatıyorum ağlamadan. ağlamama kızmasından korkuyorum. Ben sana demiştim demesinden korkuyorum. Bilerek attım kendimi ateşe. İnat sonucu şu an burdayım. İkimizde biliyoruz.Ona nisbet için girdiğim bu bataklıkta gerçekten batmıştım sonuna kadar.O da farkında.


Taksi durağından binmek istiyorum. Belimden kendine çekiyor beni. Tam bel çukurumdan tutuyor. yine o his kaplıyor içimi. Sıcak bir güven, mükemmel bir huzur. Dünyada şu an kimse bana zarar veremez sanıyorum. Durdurup sarılıyorum. Gözlerim kapalı kokusunu içime çekiyorum. Biliyorum. Biliyoruz. Bir daha hiç bir zaman eskisi kadar iyi olmıycak aramız.bunlar son sarılmalarımız. 1 saat hiç konuşmadan sarılıyoruz. Ama abartısız bir saat. O kadar mutluyum ki gözlerim parlıyor. Ama yaşlardan değil....


Hoşgeldin yeni yıl, Hoşçakalın Geçmişim.

21 Ocak 2010 Perşembe

Herkes Ahlak Polisi Zaten!

Birkaç gündür yatak istihartinde olunca, laptopu neden icat ettiklerini anladım. İnsan hastayken kullansın diye üretmişler. Bak yatağımda korku filmi izliyorum. Normalde korkarım ama hastayken pek etkilenmiyorum. Algılarım zayıfladığı için olsa gerek. Asıl mesele birkaç gün önce yazmak istediğim yazıyı yazamamamdı.


Şimdi toplumumuz aslında ne kadar cinselliğe aç ondan bahsediceğim. Şöyle ki evde kaldığımda sabah kuşağında Zuhal Topalla İzdivaç falan seyrettim. Bilmem 70-80 yaşındaki adamlar evlenmek istiyor diye bir hor görüyor bizim toplumumuz. Lan dedim herif sanki kadını geceleri inletmek için mi istiyor. Elbette hayır. Yaşlı amcalar teyzeler falan aslında yalnızlıktan dolayı istiyorlar. Abi adam hastalansa bir telefon etmeye gücü olmaz. Ölüp kalsa kim bilir cesedi ne zaman bulunur.Para bir işe yaramaz kullanan oladıkça. Ama bizim toplumumuzun zihniyeti cinselliğe yatkın olduğu için 70 yaşındaki adamı karı götürmek için evlenmek istediğini sanıyorlar.



Diğer bir insan modeli ise, günümüz gençleri. Bazı kadın blog yazarları cinsel deneyimlerini anlatıyorlar yazılarında. Ama bizim asosyal ezik Türk genci napıyor. Lan bu kadın ona verdiyse bana da verir diyor.Kadın blog yazarlarına kimisi küfür ederken kimiside yavşaklık yapıyor. Ulan azcık mantıklı olun o kadın sana bakar mı? Afedersin sikinde bile değilsindir. Muhatap olmaz senle. Çünkü sen ABAZA dediğimiz görgüsüz ayının tekisindir.Niye seni ciddiye alıp cevap versin değil mi?


Şimdi dersiniz ki yazmasın efendim. Neee yazmasın ? Erkekler yaşadıkları ilişkileri 1e 10 katıp sanki büyük birşey başarmış gibi anlatınca onlara kimse birşey demiyor. Bir kadın çıkmış yazınca ''Oro*pu''damgası yiyor var mı böyle birşey ya? İtoğluitler o toz kondurmadığın herif kimi götürüyor sanıyorsun.Erkek adam erkek mi sik*yor bu devirde?


Cinsel olarak baskıcı olarak yetiştirilince bir kız birisiyle ilişkisini anlatınca koskoca Türkiye'de bir tek o yapıyor sanılıyor. Bir tek o kadın veriyor. Bir ordu dolusu herifle birlikte olmuş diye düşünülüyor. Ha canım aferin sana. K*duğumun ülkesinde zaten kadına gereken değeri vermiyorsun. Kalkmışsın bir güzelde giydiriyorsun ''Fahişe''diye. Ohhh ne alaaaa. Sen uçkuruğuna iki dakka sahip çıkamıyorsun bıraksak duvardaki deliği becerceksin. Ama gel gör hiçbir tozuda konduramıyorsun ufaklığına.


O yüzden başlatma namusuna, ahlakına. Önce kendini düzelt sonra o amuda kalkıp düşünen erkek müsfettelerini düzelt sonra kalk eleştirini yap. Tabi yapabiliyorsan.

O yetmemiş birde laf uydurmuşlar ''Kadının en büyük düşmanı kadın'' burdan onlara hadi be ordan diyorum.Kadının en büyük dostudur kadın. O salak feminist derneklerini kastedmiyorum. Çünkü onlar bıyık takıp poz vermek dışında hiç bir sik*m yapmayan uyduruk dernekler.Bir kere en başta biz erkekler gibi karşı cinsten arkadaşlarımıza potansiyel sevgili gözüyle bakmıyoruz.Arkadaşlık kurcaksak kriterlerimizi vericilere görede ayarlamıyoruz. Ama bu yalan yüzünden her kadın birbirine şüpheyle yaklaşıyor. Bir kadını en büyük düşman olarak gösteren ağzına sıçtığımın zihniyeti yüzünden doğru düzgün iletişim sağlayamıyoruz.


Biraz yazıyı uzun tuttum ama delirdim efendim. O kadın blog yazarlarına yapılanlardan, yapıştırılan etiketlerden dolayı çıldırdım.

Bu yazıyı noktalarken Ahmet Altan'ın Ey Kavmim adlı denemesinden bir söz yapıştırırım bu gerçeği anlatan.


''Sen, Gündüzleri Maria Magdalena'yı orospu diye taşlar, geceleri koynuna girmeye çabalarsın.''

20 Ocak 2010 Çarşamba

Aşk Gribi 39,5 Derecede


Öncelikle neden böyle dediğimi yazabilirim mesela. Ahmet Altan'ın betimlemesidir. Gribi aşkla özdeşleştirmiştir. Hatta bu yazımı ona göre yazmıştım.

Ay sormayın dostlar. Aşkın ağzına sıçıyım ben. Böyle aşk mı olur. Ateşler içinde kıvrandım gece boyu. Abuk Sapık evet sapık rüyalar gördüm. Issız adada kaldım otobüsle eve döndüm. Daha neler neler. Hayır sesim çıkmıyor.

Kedi gibiyim bildiğin. Annem bile ''Voodoo sen hasta olunca pek bir şirin pek bir tatlı oldun...'' diyor.Niye böyle desin bir anne değil mi ? Hemen cümlesini tamamlayım. ''.... ohh hiç sinirli değilsin bağıramıyorsun da. Hep hasta ol ya sen.'' demem size ne demek istediğimi anlatır herhalde.


Aslında öyle agresif biri değilim. Ani patlamalar yaparım ani durulmalar falan.Ama bu hastalık benim karakterimi değiştiriyor. Dün böyle pat-küt yere yapışıyordum. Dedem hasta olduğu için evde kimse olmuyor genelde. Ben havaleye 5 kala telefona ulaşmaya çalışıyorum. Tabi bu arada yerleri süpürüyorum. Bildiğin timsah dansı yapıyorum hasta hasta. Neyse ulaştım telefona. ''Alo polisss gel beni al'' espirisini yapmak istesemde salya sümük içinde ''Babaaağğğğ ölüyorummmmmm bennnn babağğğğ ateşim 38 diyorrrr babaağğğ gel nolur'' diyorum ağlayarak.Bir de böyle nazlıyım ki hastayken sorma gitsin.


Neyse gittik hastahaneye muayneden sonra aç götünü dedi kaltak hemşire. Bastı kol kadar iğneyi . Ben bir de ağlamam ama ne hikmetse ağlamaya başladım. Kadın demez mi ''Ay koskoca kızsın ayol ağlanır mı hiç?''Ben tabi yarı ağlak yarı sinirli şekilde ''Gel ben sana yapıyımda görrrrr ühühühühü '' demez miyim. Dedim kendi kendime ''Hastayken çok saçmalıyorsun Voodoo''.İlkokuldaki gibi sensin o çelik ayna falanda deseydin tam olurdu tatlım diye kendime söyleniyorum.


Dün aslında çok güzel bir yazı yazcaktım.Ama yarın yazcam belki sonraki gün. Çok hastayım çooook iyileşince yazarım. Odamdan çıkmaya üşeniyorum. O yol gözümde büyüyor. :( anlayın işte hastayım ayol.

18 Ocak 2010 Pazartesi

Ha İlla Bir Ödül Verilcekse Kimseye Haber Vermem

Laylayloy evet bugün ödül töreni falan olsun. Baktım bana vermişler almamak olmaz dedim bende veriyim. Ama haber verme işi yaş hacı ya. Böyle sadece okuduğum insanlara yorum yapmıyorum falan şimdi ödül veripte haber verme işi bana çok sahtece geliyor. Ben ödül verip haber vermek istemiyorum. o yüzden başlayabilitem var.


Eserce var mesela, kendisinin balık burcu olduğunu düşünüyorum. Aşırı duygusal, nasıl desem balık burcu tadında. Benim dikkatimi çekme sebebi elbette sanatsal yönü. ''Grace Müzikali'' Hakkındaki yazısından sonra tak gözüme battı.


Ha illa duyguların farklı yorumlarını arıyorsanız size bir tek 'melih.'i önerebilirim. Cidden çok güzel yazıyor bir o kadar sıradan ve bir o kadar anlamlı. Aslında bizi anlatıyor sadece süslemiyor.

''sonbahar sanıyorum hâla. öyle şarkılar dinliyor; mont giymeden, hırkayla dışarı çıkmak istiyorum. yapraklarla kovalamaca oynuyorum. falan. ve bunun hiçbir melankolik anlamı yok.'' gibi.


Geleceğin yazarlarından olarak gördüğüm Mele var. Yazıları çok güzel. Bazıları da çok komik. Aslında Emre'de çok komik. Ne biliyim işte komik bir blogger ve garip. Ben okumasını çok seviyorum. (Aramızdakalsın: Merhaba ben Emre Tanrıverdi,Merhaba bende Voodoo beni de leylekler getirdi gibi iğrenç bir espiri yapmıştım ama o benim olduğumu bilmiyorsle)



Yaşıt olmamıza rağmen gerçekten fikirlerini takdir ettiğim Vodvil var. Yaşından olgun diyebiliceğim düşünce yapısına sahip bir çocuk. İlla eleştirel birşeyler okumak ve kendinizden birşeyler bulmak istiyorsanız Vodvil derim başka da birşey demem.

bakınız.

'' - Türkiye Cumhuriyeti'nde okuyoruz değil mi peki cumhuriyet tarihini bilen var mı?Amına koyim her yıl mı göktürkten başlayıp osmanlıya kadar gider bu tarih.Anasını satayım yeter yeter, bizim aslında yakın tarihimizi öğrenmemiz gerek miyor mu? bu 3 darbe başka ülkede mi olduda sen bunu öğretmiyorsun öğrencilerine, varsa yoksa Atatürkün karga kovalaması siktirtme karganı şimdi!''

Bu yorumuna hasta olmuştum.


Ve gerçekten cesaretine hayran kaldığım bir kız, Lilith yazıları hem akıcı hem bizim kendimize bile anlatmaya cesaret edemediğimiz şeyler. Gerçekten bazen ağlayabiliyorum okurken. Neden kısmı biraz karışık.


Sonra halk kahramanımız Yiğit var. Hani gerçekten tam böyle yaşadığımız toplumun bir bireyi, hiç bir ek özelliği yok gibi aslında ama asıl en büyük özelliği bu. O kadar sıradan ki zevkle okuyorsunuz.


Ve ablamız Halimcegünce gerçekten ablam yani. Böyle kronik depresyon hastası olması beni ona bağlayan en büyük özellik. Tam bir depresif hatun.


Neyse ya ben beğendiklerimi yazdım. Linklerini verdim. Ama böyle yani cidden.

Boynumun Borcu Yaratıcı Blog Ödülü


Bunu sanırım birkaç gün önce Amaltheian yapmıştı.Bende o yaratıcı bloggerlar içinde olduğum için 7 kişiyi seçip burda bir güzel linklerini verip onlardan da bunu yapmalarını istemem gerekiyormuş.

Öncelikle Amaltheian'a teşekkür ederim.

Ve ve ve 7 yaratıcı insanı takdim ederim.


1. Beyaz Büyü

2.Alice in Wonderland

3.Halimce Günce

4.Karakutu

5.Palas Pandıras

6.You.Me.Whipped cream.Handcuffs...

7. -lâl'im 'si


Ya öyle işte madem yaratıcılık var. Gördüğüm yaratıcılar kendileri.


Şimdi bu 7 kişinin yapması gerekenler varmış.


*Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
*Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın.
*Ödülün logosunu yayınlayın.
*7 yaratıcı blogger ödüllendirin.
*7 blogun linkini yayınlayın.(En zoru bu zaten)
*Ödüllendirdiklerinizi haberdar edin.
*Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.

Ben Ve muhteşem 7lim.




1. Koku duyum bir köpek kadar gelişmiştir.


2. Ne bulsam giyer çıkarım, o yüzden ben olduğumu hemen anlarsınız.


3. Kelebek deseni takıntım vardır.


4.Şu andan itibaren en nefret ettiğim sayı 7 oldu.


5.Hiçbir zaman gülerek uyanmam.


6.Bende Edward karakterine aşık olan o ergenler gibiyim bazen.


7.Bu ödül işini gereksiz buluyorum aslında. Hayır yapmasak ne olcak merak ediyorum.






Not: Ay bayılcam ama :(

17 Ocak 2010 Pazar

Geç Kalınmış Yaşanmışlıklar Düşündükçe Can Yakarlar

Bugün dershanemin saçma sapan konferansına gittik. Yol boyu zaten dalga geçiyorduk birbirimizle. Biz böyleyiz hani kimse bozulmaz herkes kendi eksik yönünü biliyor ve bunu bir kusur olarak görmüyor. Mesela Naylon 25 falan gösterir. Boyu 1,70 falan. Ben şse makyaj yapmazsam 13 yaparsam 17 gösteririm. Ki 18im ama 1,65 boy işte.

Her neyse bunlar saçma ama biz bunlarla dalga geçiyoruz ne biliyim belki başka biri olsa bozulur ama bizde öyle bir durum yok. Konferans salonuna gitmek için servise binerken 11ler arkadakine binsin 12ler bu servise binsin dediler.


Ben bunu duyunca ''Naylon, adam sana dedi ki 'Veliler binmesin' duydun mu?'' dedim. Biz boğuluyoruz gülmekten tabi. Naylonda bana dedi ki ''Voodoo, adam SBSler binmesin dedi sen duydun mu?'' dedi.Biz gene patlıyoruz. Bende ''Naylon Anne o zaman inelim sen bana elma şekeri al!'' dedim. Tabi siz bunları okurken yarılmıyorsunuz çünkü bazı şeyler bazı zamanlarda komiktir. Bu tıpkı Cem Yılmazın espirilerini başkalarının yapması gibi birşey. Yani felaket.


Bugün sınava dair kaygılarım azalcağına arttı. VE bu konferansı veren beyfendi babamın arkadaşı.Aksi gibi adam beni tanıyor. Salona girerken Merhaba canım baban nasıl? diye sorunca kendimi o kitleden bağımsız hissettim. Bir ara gidip ''Ya Sınavcı amca ben bir çocuğa aşığım çok kaygılıyım napcam?'' diye saçmalasam dedim.


Sonra o gitse babama anlatsa babamın tepkisi nolur? Kızmaz ama muhtemelen bir tanışalım triplerine girerdi. Babama taparım. Şu dünyada erkekler ikiye ayrılır benim için. Babam ve diğerleri.

Babam çok iyi birisidir bu dünyada bana katlanabilen tek erkek diyebiliriz. ''Baba hadi sinemaya gidelim biletler senden mısırlar benden'' derim gideriz.

Babam hatta ''Voodoo sevgilin mi var kızım?''diye sormuş insandır. Hatta eski sevgiliciğimi hissetmiştir ve ''Kiminle arkadaşlık ediyorsun bilmiyorum ama dikkat et, seni böyle üzmeye kimsenin hakkı yok hatta seni bu hale getirmeye hiç kimsenin'' diyen bir insan.


Şimdi hepiniz ee baban sonuçta o kadarını yapcak diyebilirsiniz. Ama benim için bunlar büyük şeyler. Eğer kimse sizi sevdiğini belli etmiyorsa birisinden gördüğünüz ilgi o kadar değerli ve anlamlıdır ki... Her zaman derim birine ''Seni seviyorum'' demek için geç kalmayın. Geç kalmayın çünkü geç kalırsanız herşey için geç kalmış olursunuz. Tıpkı benim gibi. Tıpkı senin gibi. Eğer taboo ben başımı derde sokmadan önce söyleseydi beni sevdiğini , ben hayatımın hatasını yapmıycaktım. Tek bir cümle bütün hayatımızı etkileyebiliyor bazen.


Bazen kendimi avutmak için. ''Ne kırılıyorsun be Voodoo, ne takıyorsun bu kadar. Alt tarafı sözcük, harf yığınından ibaret. Bunlar mı değiştircek duygularını bunlar mı üzücek seni. Birkaç kelime mi ağlatcak , yada birkaç harf mi acılarını dindircek.Ayağa kalk ve devam et.''


Devam ederim. Devam ederiz. Elbet edilir zaten. Ama ne düşünerek , ne hissederek. Bir zaman bu avuntuyla idare ederiz. Taaa ki bir cümle sizi enkaz haline getirene kadar... Sonra ne mi olur?

Ağlarsın,sızlanırsın,ilgi beklersin, sonra nolur bütün beklentilerin zaman kaybı olur. Yine tek başınasındır. Tek başına toparlanırsın. Tek başına başlarsın, tek başına devam edersin. Tek başına geldiğin gibi, tek başına gidersin. Ben alıştım artık bu tekliğe.


Son 1 yıldır babamla böyleyiz. Bunun sebebi de elbette annem, evde ittifak ve itilaf devletleri gibiler. Ben ise ara bulucu ve sömürgeci Amerika gibiyim. Elbette Amerika sömürgeci değil efendim. Biz öyle sanıyoruz çok ayıp.Ama babamla hep daha iyi anlaşıyorum.O beni daha iyi anlıyor bende onu. İkimizde annemi çok iyi tanıyoruz.


Kendisi tam bir sorun, değişmeyen geri kafalı tam bir tabu kadın ya. ''Beni seven böyle sevsin'' diyip herşeyi kendisinin doğru bildiğini sanmıyor mu? yemin ederim babamla sabır sabır sabır demekten usandık. Eğer üniversiteyi kazanırsam şehir dışı yazcam sırf bu kadından kaçmak için. Anne diyorum gel psikoloğa gidelim belki yardımcı olur diyorum. Tabi kızım gidelim herkes gitmeli zaten diyor 5 dakka geçmiyor. Ben gitmem beni seven böyle sevsin triplerine başlıyor.


Babam ahh babam canım babam boşasa da huzuru bulsa adam. Hergün kavga etmekten ne anlıyorlar? Beni ne sanıyorlar? Mutsuz görünen mutluluk rolleri tanrım çok yorucu değil mi ? Sevmediğin birisini seviyormuş gibi yapmak ve bu saçma oyunu oyunun bittiğini görmeden devam ettirmek...



Neyse bugün çok çok döktüm susmak iyidir. Susun.

16 Ocak 2010 Cumartesi

Düşüncesi Bile Kötü

Dedem 3 yıldır kanser. Kanser olmasına tek sebep kendi inadı. Ameliyatı reddetti. Ama sonra mecburen kabul etti. Ama herşey için çok geçti...

Şu an ne düşünmem yada ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Kemikleri kırılmaya başladı. Doktor pazartesiye çıkmaz diyor. Ölse üzülür müyüm bilmiyorum. Duygusuz diyebilirsiniz gerçekten bende öyle düşünüyorum.


Ama bazen ölüm bizim için birşey ifade etmiyor. Dayım öldüğünde de üzülememiştim. Ağlamamıştım. Sadece annem ağlıyor diye ağlamıştım. Bu sefer de öyle olcak sanırım.

Belki dayımla çok birşey paylaşmadık o yüzden üzülmemiştim. Ama dedemle çok şey paylaştık her zaman aramızda bir mesafe vardı ama üstümde emeği çoktur. Ben küçüktüm hep dalga geçerdim. O ise hep gülerdi. Beni parka götürürdü. Dönüşte çok yorulduğumdan mızmızlanırdım yürümek istemezdim sırtına alırdı.


5 yıl ilkokul hayatım boyunca okula götürüp okuldan alırlardı. Hiç çanta taşıdığımı hatırlamıyorum. Hep dedem taşırdı. Annem ve babam çalışıyorlardı. Beni babaannem büyüttü. Aile kavramı bana hep uzaktı o yüzden. Ailem genelde babaannem ve onun emirlerindeki dedemden ibaret.


Şu an üzülmem gerek. Ama yapamıyorum. Dedem sanki tüm bunları isteyerek yapmadı. Babaannemin zorlamalarıyla, mecbur bırakıldığı için yaptı. Böyle kalmış hafızamda. Sevgiyle yapsaydı. Belki şu an beni seven birisi ölücek diye üzülebilirdim. Ama sevdiğini hiç hissetmedim yada sevgisini göstermesini hiç anlayamadım.


İşte ölüm bazen böyle anlamsız gelir size. Tıpkı hiç tanımadığınız birisinin ölmesi gibi.O tanımadığınıza üzüldüğünüz kadar üzülürsünüz.


Şu an ne yapcağım hakkında hiç bir fikrim yok. Dedem bir kaç gün içinde ölcek.Ama nasıl olcağım hiç bilmiyorum.

15 Ocak 2010 Cuma

Carousel

Dediğin gibi yaptım
Senden gittim senin istediğin gibi
Herşeyin mükemmel olmasını beklediğin gibi
Ama bak herşey daha da kötü oldu
Tıpkı beklediğim gibi.
Artık bir önemi yok ki sevgilim.
Ben öldürdüm seni.
Sense karanlıkta kaybettin beni.

Gerçekten önemli değil
Sadece gözlerini kapattın.
Belki henüz farketmedin.
Beni kaybetmedin.
Gözlerini açınca tam karşında bulucaksın beni.
Sen saklambaç oynamak istedin.
Ben kaybetmeyi yeğledim.
Zaten kazanmak zorunda da değildim.


Bence en güzeli
En sevdiğin filmin en sevdiğin sahnesi gibi yaşayalım aşkı
Tıpkı Atlıkarınca gibi.
Hem özgür olalım hem de sadece birbirimize ait olalım
Her yere gittiğimizi sanalım ama hep aynı yerde kalalım.
O saçmasapan müzik bize çok anlamlı falan gelsin
Ama aslında hiç birşey ifade etmesin.
Sonra tur bitsin.
Ben sızlanıyım ''Lütfen bir daha binmek istiyorum''diye
Sense ''Ben dönme dolaba binmek istiyorum''de.
Ama sevgilim, benim yükseklik korkum var.
Ayrılığımız bile çocukca.



Buda bitişte çalan Şarkı işte Carousel(Atlıkarınca) Blink-182 şiire uysun diye elbette bir pank şarkısını imoşınıl yapamayız (:
">

Aman Tanrım!

Gerçekten Aman TAnrım! Nedir bu blogger ödülleri azizim. Sürekli olarak yazarlar tarafından ödüllere layık görülmekteyim. Son olarak Amaltheian tarafından yaratıcı blog ödülüne layık görüldüm.Kendisine burdan çok teşekkür ederim en kısa zamanda yapmam gerekenleri yapacağım ama bugün değil. Bu yazıda değil. En kısa zamanda.


Bugün zaten elim ayağıma dolaşmış ne yapcağımı bilmez bir haldeydim. Geç kalktım. Rüyalara doyamadım.Bugün psikoloğuma telefon edip çok acil görüşmemiz gerek dedim. İlk kez özel hayatımdan bahsetmeye niyetlendim. Ama durdum. Gitmedim. Gidemedim. Kimseye duygularımı açamıycak kadar güvenmiyordum. Blog hariç. Burda istediğimi yazıyorum. Kimse bilmiyor.Ama ne yapcağım konusunda da kimse yardımcı olamıyor.


Bense bilinmezliğin içinde sürüklenmiş gidiyorum.Kafamda düşünme mekanizmasının tam ortasına oturmuş bir duygusal kaos var. Durmadan dinlenmeden sürekli beni meşgul ediyor. Kovamıyorum bile. Ah biz Kadınlar neden duygusal zeka baskın olur ki. Kendimi bazen sevemiyorum bu yüzden. Ki ben birisi ''Seni seviyorum'' dediğinde ''Teşekkürler bende kendimi'' diyen bir insanım.


En azından çok içten söylüyorum yapmacık olarak bende seni seviyorum demiyorum. Seviyorsam zaten o an söylemem. İçimden gelmez.Durup bir anda ''Yaaa ben aslında seni çok seviyorum'' derim genelde. Genelleme yapmamdaki tek sebep ise genelde çok az kişiye onu sevdiğimi söylemişimdir.

Off ben napcağımı bilmiyorum. İtörnılsanşayn gibi hafızamı temizletebilsem keşke. Anılarla yaşamayı sevcek kadar mantıklı değilim. Hayalci yapımın en eksi özelliği. Zorlanınca arkana bakmadan kaç! Tıpkı şu an o duygulardan kaçmak istemem gibi. İstiyorum. Sadece istiyorum. İstemem bile onun unutulmasını güçleştiriyor.


Eski sevgilimi böyle unutmuştum aslında. Unutmak istiyorum diye değil. Unutmamak istiyorum diye. Yani onu istediğim kadar düşündüm çünkü çok vaktim vardı. Sonra birgün sıkıldım ve başka birşeyler buldum. Artık boş zamanlarımda onu düşünmüyordum.Yeni hobilerim vardı. Kitap okuyordum mesela. Kafa dağıtmak için en iyi kitaplardır felsefe kitapları. Eğer roman okursanız başrol genelde kendiniz olursunuz.Aşık olduğunuz karakterde istisnasız o olurdu.


Ama şu anda hiç boş vaktim yok sürekli ders çalışmalıyım. Ama ''O''nu düşünmek bende sürekli bir isteksizlik yaratıyor. İstemiyorum sanki. İstanbul gözümde değerini kaybediyor. Ben aslında... Ben aslında İstanbula gitmek falan istemiyorum. Ben Nottingham Üniversitesiyle yazışıyorum. Burs olanağı sağlayabilceklerini söylüyorlar. Ve ben gerçekten İngiltereye gitmek istiyorum. Rüyalarımın her anı orda geçiyor. Çift katlı kırmızı otobüsler. Büyük Londra Köprüsü. Rüyalarımın sahibi dev Nottingham Sarayı. Yalnız yaşancak en güzel şehir.


Sevgili Terazi burcumuz Voodoo. Ne kadar kararsızım tanrım. Aman Tanrım! Ben gidip dişlerimi fırçalıyım. Kuzenimin hangi cehenneme koyduğu diş ipimi bulup sonrada yatıp uyuyum sabaha kadar da kimya ve fizik çalışıyım. Şu fizik dersine kıyamıyorum lan. Bir tek fizik kitaplarım düzenli diğerlerini cart cart yırttım. Ahh ahh sevgili ailem izin verse keşke fizik yazmak isterdim. Ne yazıkki Türkiyemde üniversiteler amaçları dışındalar. Eğitim amaçlı değil meslek amaçlı!

14 Ocak 2010 Perşembe

Murphy Kanunlarının Aralıksız İşlediği Günün Sonu

Evet evet bugün gerçekten çok fenaydı bir önceki yazıda başıma gelenlerden dolayı. son darbeye gelelim. Eski sevgiliciğim aradı ben tabi numara falan sildiğim için mal gibi açtım. Hemen konuşmayı yazıp gidiyorum. Eski sevgiliyle konuşmanın kısası makbüldür. Kısa boylu kızda makbüldür. Misal 1,65 olmam önemli xD


Neyse...
dınıdınıdınınınım....
Voodoo: Ha?(meşhurdur Ha diye açışlarım benim numaram olduğu burdan anlaşılır zaten)
O: Naber Voodoo?
Voodoo: Sen kimsin ?
O: Ben O'yum
Voodoo: Eee niye aradın?
O:Hiiiiç..
Voodoo: İyi o zaman hoşçakal.
O:Duuuurr! şey diycektim... Ben seni çok özledim.
Voodoo:.......... (Sessizlik)
O: Voodoo orda mısın?
Voodoo: Evet.
O:Birşey söylemiycek misin?
Voodoo: Söyliyceğim.
O: Bekliyorum.
Voodoo: SİKİMDE BİLE DEĞİLSİN!
DAaat DaaaaT Daaaat

Ehehe evet işte Eski Sevgili Sorunsalımızı da Böylece Çözmüş Bulunuyoruz. Herhalde bir daha arayamaz. xD

Sağ Yanım Sızlıyor Sevgilim. Evet Sağ Yanım.

Sabahtan beri ağzıma sıçıldı resmen. Tüm gece sevgilim rüyamda ''Lütfen beni ara beni ara çok ihtiyacım var sana mutlaka ulaş bana senden başka kimse yardım edemez!'' diye inim inim inliyordu. Elbette ARAMADIM. Niçin arıyım efendim?Numarası bile yok ki xD Onu geçtim. Hadi ulaştım diyelim. Ne diycem? ''Ya dün gece rüyamdaydın yardım istiyordun iyi misin ? '' diye mi aradım diycem. Kıçıyla güler ve son iletişim sistemimizide kopartır atar.

Bir de ne zaman rüyama girse tüm gün kötü geçiyor efendim. Uyandım deliriyordum az daha. Sular mı kesik. Ben duş almadan çıktım mı?. Okula gittim. Çay aldım. Şangırt üstüme döküldü mü?. Sağ göğsümden göbeğime kadar kıpkırmızı mı ? Eve gittim mi hemen. Yazılıda var ohh. Annem beni süpersonik bir espiri yapmaz mı ? ''Voodoo ahahah ekmek tekneni yakmışsın'' diyip gül gül ölmez mi? O güldükçe ben onu öldürmek istemem mi? Şimdi sızım sızım sızlayan bir yanım var artık sevgilim. Teşekkür ederim.

Kısacık cık cık cık.

13 Ocak 2010 Çarşamba

Öpsem.


Şimdi bugünkü biyoloji dersinden ilham alarak bir şiir yazayım dedim efendim 6 saat biyoloji görünce beynimin sulanma ihtimalini gözönünde bulundurursak saçmalamalarım için özür dilerim.

İnterfazla başladı ayrılmamız
Büyüdük dedin Tamam dedim.
Sitoplazmamızı büyüttük organellerimizi artırdık
Artık birbirimizden gitmeye hazırdık.
Çekirdekciğimizin zarı eridi önce.
Hadi dedin.
Kromatin iplikleriydik, eşlendik.
Kısalıp kalınlaştık.
Sevgimizi küçülttük.
İhtiyacımız kalmasın diye
Adımız değişti. Kromatit olduk.
İğ ipliklerine tutunduk savrulmamak için.
Profazı böyle bitirdik ikimiz.
Merkezde tek sıra dizildik.
Biliyordum son kez yanyana geliyorduk.
Metafazdı son görüşmemizin adı sevgilim.
Ayrılığın sinyalleri verildi son olarak.
Anafaza geçtik.
Şimdi zıt kutuplara çekildik.
Eskiden yanımdaydın şimdi karşımda sevgilim.
Telefaz sonumuz oldu.
Artık iki ayrı hücreyiz.



Evet size bölünmeyi şiirsel yorumumla anlattım aklınıza takılan bir soru olursa yardım ederim. Tüm dersleri böyle yapsam ohoooo hayatı edebiyat tadında yaşarız. Şimdi asıl konu başlık. Türkçe dersinde fiileri işlerken şart kipinde örnek olarak Öpsem diyen insana insan diyememem. Dedim gel öpiyim. Ama tabi ortam karıştı.


Asıl konuya dönersek. Bugün şok şok şok şok oldum çünkü Eserce beni blogger ödülüne layık görmüş. VE '' 18’lik çıtır arkadaşımız yazılarda zıp zıp zıplayan yorumlarıyla beni keyiflendiren blog yazarlarımızdandır . Kendisini zıpırlık ödülüne layık görüyoruz :) '' demiş. Ve kendimi çok birşey sanmama sebep olmuştur xD Öncelikle onu tebrik eder. Çok yakın zamanda yapıcağım ödül dağıtma yazısıyla hangi dalda ödül aldığının süpriz olduğunu belirtmek isterim.



Ve hani size demiştim ya. Voodoo yaptım işte. AMa büyüsüz tabi xD

12 Ocak 2010 Salı

Voodoo ?

Merhaba, merhaba, merhaba !

Bugün size Voodoo nasıl yapılır onu öğretceğim. Aslında bende bilmiyorum karşılıklı öğreniriz. Ya baktım ben sürekli bu bebeklerden alıyorum. Dedim yazık lan avuç içi kadar şeye 5 lira veriyorsun 8 tane alınca dedim otur kendin yap gerizekalı baban sokakta mı buluyor parayı? Neyse işte gittim bir sürü keçe aldım evet bildiğimiz keçe. Sonra bir avuç düğme. Mumlu ip. Birde yorgan iğnesi. bir kaç parçada renkli kumaş. Evet keçeyi aldım bebek figüründe kesiyoruz iki parça aynı olcak tabi. Sonra yüzü olcak kısmına göz ağız falan dikiyoruz sonrada o kumaş parçalarından yama yapıyoruz mesela bir kalp ! Sonra o iki parçayı dikiyoruz ama küçük bir delik kalcak şekilde içinede basıyoruz pamuğu, sonra tekrar dikiyoruz o deliği. Ve Voodoo hazır.


Sıra geldi büyü şeyine. Şimdi o büyü işi azcık sakat ben korkudan yapamadım ama bir duası var Ay tam dolunay olduğu gece ateş yakıyormuşsun. Bebeği ateşin üstünden geçirip geçirip duayı okuyormuşsun. Dua'da abuk birşeydi yabancı bir sitede vardı ''Voodoo Hoodoo Doll!'' diyordun ayinin tam ortasında. Sonra o artık kime büyü yapıyosan onun fotoğrafı saçı tırnağı birşeysini ateşe atıyordun. Sonra o ruhlar geliyordu. Ruhlar senle iletişime mi ne geçiyormuş. Sonra ömür billah gitmiyorlarmış. Falan filan. Hacı büyü işi sakat. Yani ben yaptım ama tutmadı tutsaydı şu an bu satırları yazmaz çoktan Hugh Grantla evlenmiş mavi gözlü kumral çocuklarım olmuştu.


Neyse efendim şu psikolog işi çok güzel. Tüm moralimi düzeltti yemin ederim. Kadın bir iyi bir iyi sorma yani. Şimdi gidip ona telefon açıcam. Beni mutlaka ara Voodoo dedi. Sen çok yüksek potansiyeli olan bir kızsın dedi. Ee tabi bana da ver parayı bende sana seni seviyorum derim. Hatta çok para ver sana aşığım bile diyebilirim xD Ebesinin şeyi şaka tabi. Yok yani cidden nerdeyse tüm kaygılarım ve korkularımı kışaladım xD


Dün bir de taksiciler kavga etti. Dün durağa 10 metre kala yürümeye üşendim. Yoldan gelen taksiyi durdurdum. Adam hanımefendi duraktan binmiycek misiniz? dedi. Hayır dedim. Sonra duraktan bir adam koştu geldi. Kardeşim napıon sen de durak var burda görmüyor musun da şöyle de böylede beni arabadan indirip başka taksiye bindirdiler. Diyorum Allam çok korkuyorum :( Neden hep benim bindiğim takside sorun çıkıyor. :( Allam nolur eve varıyım diye ne dualar ediyorum içimden. N eyse işte Zaten hep beni bulur böyleleri. Yani gerçekten ilaç prospektüsünde milyonda bir görülen yan etkinin bende görülmesi kadar şanslıyım.


Ay bugünüde ordan burdan şurdan yazarak bitirdik ben gidip ders çalışıyım biraz 3 haftadır yatıyorum bir de Öss ye gircem :(

11 Ocak 2010 Pazartesi

Ay Damarlarım!

Yine damarıma bastılar benim. Yine sinir katsayım tavan yaptı yine. Yine elim ayağım titrer oldu çaresizlikten. Yine ne oldu lan yine ?

Ay bayılıcam yemin ederim. Öyle gereksizlerle uğraşıyorum ki. Kendime kızıyorum. Ay bırak koyun kalsın.Ne uğraşıyorsun azizim değil mi?

Şimdi böyle bazıları o kadar gerizekalı artık bıraktım böyle uğraşmıyorum bile kendi ''Hayal Dünyaları''nda fink atıyorlar. Benim iğnelerim (Adım Voodoo değil boşuna) canlarını çok yakıyormuş o bazılarının. O bazıları çok yakın bir gelecekte götlerine girerken o şişler sorcam o zaman ''Canın acıyor mu meleğim?'' diye. Ahh ahh kimseye iyilik yapmayın aa dostlar.Bak ben iyiliğini düşünüp ailesinin veremediği şevkati ve Sıcak yuvamız akvaryumumuzun dışında bir okyanus olduğunu anlatıyorum ama gel gör duymak istemiyor sonsuza dek hayatın akvaryumun içinde geçicek sanıyor. Oysa ben onu yeni bir yere bir göle koyuyorum istemiyor. Ha sen nerdesin diye sorarsanız Ben Nehirdeyim. Ama mesele ben değilim onun çırpınışlarını görünce yaşatcağı acı. Bir de böyle herkesi bir sahiplenirim ki of lanet olsun yani. Sanki bir parçammış gibi kıyamam. Evlat lan xD Hayır bana keşke dedirtcek ben ona üzülüyorum.



Ha bir de o bazılarının bir huyu var. Bildiğin acıtasyon(Bu kelimeyi bazı öküzlerde bilmezler o öküzlerle geçmişi anlatmıycağım)Neyse işte bunların klasik fixtir ''Yalnızım'' tripleri. Kendilerini Cool falan sanıyorlar herhalde.Sonra bir de ben yalnızım kimse beni anlamıyor kimse beni sevmiyor triplerine girerler ki çıkamazsınız işin içinden.Sevmek istersiniz sevince de '' Sevme beni!'' derler. Anlamaya çalışırsınız ki anlarsınız da ama hala ısrar ederler anladıklarınızı anlamsızlaştırarak. Yalnız bırakmak istemezsiniz Konuşmazlar. İşte böyle ''TUTARSIZ'' beş para etmez kişiliklere sahip insanlardır. Siz acırsınız ama onlar acımanızıda istemezler. Ben onlara ''Gelişim Bozukluğu'' yada ''Fazla Gelişmiş Ergen'' diyorum.


Gerçekten böyle dengesizler kendilerini ne sanıyorlar çok merak ediyorum. Cool ?? Sanmıyorum çünkü eziklerin Cool olduğunu görmedim onlar anca diş fırçam kadar Coollar. Ulaşılmaz? Benim için tuvalet kağıdı kadar ulaşılmazlar. kalkıcam, banyoya gidicem, evet çok eziyetli. Çekici? ahahah en çok buna gülebilirim sanırım Bana hep Banu Alkan'ın çekiciliğini hatırlatıyorlar. Yani gerçekten çok çekici. Tam bir şuhlar.Peki ya vazgeçilmez olcaklarını mı düşünüyorlar? Ah evet vazgeçilmez olcaklar benim gibi anaç insanlar için. Genelde bizde acımaktan vazgeçemeyiz.


Neyse işte. Ben yine giydirdim gibi oldu ama asla. Ben giydirmem. Daha çok tenlerini analiz ederim. Bakınız bunlar gerçekler hayatımızın her anında böyleleri var. O yüzden napıyoruz? Çıkarabiliyorsanız hayatınızdan çıkarıyorsunuz. Çıkaramıyorsanız tam gaz acımaya devam. Yapcak birşey yok (:


Not: Bugünü Coldplay veMcFly günü ilan ediyorum. Ayrıca Fiona Apple'ada ayrıca bir şereflendireme layık görüyorum. Kahvaltıyı tek başıma kızılayda yapmak için güvenparkın içinden geçerken Ankarayı ne kadar özliyceğimi düşünürken fonda Fiona Apple -Mistake çalarken Atatürk Heykelinin üstünde güvercin sürüsü tam ben geçerken o heykelin yanından hareketlendiler VE üstümde tam 4 tur attılar. O kadar mükemmel hissettim ki o kanat çırpışlarını duymalıydınız sanki sizinde kanatlarınız varmış gibi hissediyorsunuz. Ve bugün Psikoloğa gittim gerçekten benim çok iyi hissetmeme sebep oluyor. Ama şimdi psikiyatriye sevk etti biraz ona uyuz oldum xD Neyse efedim iyi geceler her nerde beni okuyorsanız güneş ışığı gözlerinizden ayrılmasın.

10 Ocak 2010 Pazar

Yuppieee

Bu sefer bu yazıyı kıpkısa tutcam 1-2 cümle söyleyip gitcem. Lan bugün o anaavrat saydırıp sövdüğüm eski sevgilimin doğum günüymüş. Ehehe ben unutmuşum facebookda 44 ortak arkadaşımız olduğu için birisinin albümünde pastayla falan etiketlenmiş. Yeni gördüm dank etti şimdi. Geçen yıl bugün salya sümük ağlıyordum bu saatlerde. Noldu lan unutmuşum yaprağım xD Ay çok mutluyum xD

Yaratın Artık Napıyım?

Şimdi başlığa bakınca ne diyon lan sen ? derseniz hemen cevabını aşağıya şak diye yapıştırırım.

İstanbuldan kuzenim geldi. Gelmez olaydı. Lan belim doğrulmadı yemin ederim geldiği dakika içersinde odama girip herşeyi alaşağı etti. Ulan bak yemin ederim ağlıycaktım zor durdum.Tüm odayı baştan temizletti bana. Anneminde falan işine geldi bir desteklediler o çatlak karıyı :( Ben diyorum ama bugünün yarınıda var gelecekli düşünün diye :( Ama kimse şeyine takmadı.


Yemin ederim 13 çöp poşeti giymediğim kıyafet çıktı. Dedim vay canına 5 metrekare kadar odaya nasıl sığdırmışım ben bu kadar kıyafeti diye şok geçirdim. Hadi onu geçtim 8 torbada çöp çıkarttık. Ağzım açık kaldı. Dedim vay canına ufacık tefecik içi dolu turşucuk. Kendimi tebrik ettim O kadar şeyi sığdırmak her yiğidin harcı değildir.Yani eğer arkadaşlarımla ayrı eve çıksak falan. Bana bir tuvalet bir banyo kadar yer verseler herhalde plazmayı bile sokarım diye düşünüyorum. Ama ne oldu biliyor musunuz ? Ne zamandır aradığım 4 tane çantayı buldum. Sonra en sevdiğim mor renkli kazağım ortaya çıktı. Bir de 8. sınıf dershane sınav sonucum çıktı Oha harbiden bana xD

Tüm ayakkabılarım kütüphanenin üstünde yalnız ona bozuğum biraz. Boyum kısa lan. 1,68le kütüphanenin üstündeki kutulara tek tek bakcam oldu o zaman ben kaçıyım falan modundayım. Dün akşam saat 9 ama ben sanıyorum gece 2 falan. O derece bir uyku çökmüş üstüme. Bana vitamin veriyorlar ama ben bayılıyorum bildiğin.

Halam da İstanbulu anlatıyor. Şöyle zorda böyle zorda. İyi anasını satıyım gelmiyorum götünüze girsin İstanbul demedim tabi. Kuzenin sevgiliside İTÜ'de olduğu için geldi bana anlatıyor. Biz 4 kızız kaç yıl bisküviyle beslendik. Bak sitenin bekçisi var ama biz yinede korkuyoruz. 2 Oda düşün tıkış tıkış yaşıyoruz. Ev kirası 1,000 lira. Düşün ne kadar zor falan diyor ama ben ağlıycam nerdeyse. Yapım gereği zora gelemem. Hele ki o kadar şeyi düşündükçe boğuldum yemin ederim. Daha da anlatıyorlar. Ritm bar var balık pazarının ilerisinde oranın sahibi bizim dalış ekibinden. Neyse işte. Adam Taksimde 3. barını açmış ama kuzenlerim gidemiyormuş. Yok protestocusu yok tinercisi yok bombalı suikastçisi. Yok polis bile sarkıntılık ediyormuşda yok şöyleymişte. Dedim hiç mi iyi birşeyi yok. Hayır yokmuş. İyi be dedim. Gelip ölücem o zaman başka şansım yoksa dedim. Ne biliyim bir yanım git bunlar karalama kampanyası diyor, bir yanım bak kızım aç televizyonu Müge Anlıyı izle anlarsın diyor.

Bilmiyorum ya ilerleyen bölümlerde görcez Voodoo napcak. Acaba Hayallerinin peşinden mi gitcek yoksa gerçeklerle mi savaşcak.?


Neyse Değerli hayatımın anlamı Blogger. Benim içeri gidip işkence görmeye devam etmem gerek. Şimdi de Suratımda eğrelti bir gülümseyle ''Tanrım sizi çok seviyorum''cuyu oynıycam.


Bu arada başlığın sebebi

Kuzen: Tuz ve Karabiber nerde Voodoo?
Voodoo: Ya ne biliyim Yaratın artık napıyım?=
Kuzen: Yenge bu kızın dili çok uzamış isyanlarda !!
Voodoo: Anne! ekmek bıçağı nerde katil olmak istiyorum.

8 Ocak 2010 Cuma

Kim Lan Bu Kız?

Oha var ya bağırmak istiyorum böyle nasıl diyim öyle işte. Neden yine sapıttım? Mutluluktan lan. Madonna'nın Huuz det görl filmini izledim ve gelecekteki kendimi gördüm. Gerçi aslında o kadar gelecek demeyelim daha şimdide sorun yaratmaya başladığıma göre.Yani pek uzak sayılmaz. Böyle aynı onun gibi giyindiğim ve Ankaranın beni kaldırcak kadar nasırlaşan bağnazlığını çözmediği zamanlardı.

Gerçi hala öyleyim ama annem sağolsun çok yardımcı oluyor. ''Voodoo bu ne hal böyle mi çıkıcaKsın dışarı ay sen beni millete sakız mı etceksin. Git üstüne başına bişiler al.'' diyip engellemese ben herhalde Nüdist falan olup çıplak gezcem. Tabi hayır yani sadece eteklerimin boyu biraz fazla kısa. Hatta ''Eteğini giymeyi mi unuttun?'' gibi tepkiler alabiliyorum bazen. Gerçi takmıyorum. Allahın verdiğini kuldan niye esirgiyim :P İşte bir de böyle bir sorunum var.


Saatlerce ayna karşısında kendimi incelerim. Tanrım bu ben miyim ? Who'S that Girl? Kendimi çok seviyorum. Psikoloğumun doldurmam için verdiği ankette bile ''Benim.............................'' kısmına ''Vücudum Çok Güzel'' yazcak kadar kendimi seviyorum.


Ne biliyim güzel bacaklarım var ve boyuma göre uzunlar. Yani vücudun %70i bacak %30 u gövde falan. Tabi bunlar benim orantısız olduğumu göstersede. Bakınca belli olmuyor. Ayrıca valla kendim için giyiniyorum.Yani kimse beğensin diye değil. Öyle olsa off bu ne renk cümbüşü diyenleri takmam gerekirdi. Ki tırt yani.

Ben İstanbula gidince çok sapıtıyorum kuzenler biliyor yani benden uzak yürüyorlardı tanımıyoruz gibilerinden. Ama gel bana sor ben çok eğleniyordum. Mesela bir de gidip kestiğim çocuğa ''Naber ben çok sıkıldım bildiğin iyi bir yer var mı ?'' dediğimde. Erkek kuzenim katil oluyordu. Hayır çocuğu değil beni öldürüyordu. Ama cidden muhabbetleri sıkıcı be abi.Hatta bir ara bende onlar gibiydim. ''Dıdısının dıdısının yorumu hakkında ne düşünüyordun Hoze? '' Ben var ya o dıdısına çakayım. Bana ne lan benim yorumum önemli ve hemen söylüyorum '' Mal gibi lan yorum yapmaya değmez'' xD

Ya bende bir de odaklanma eksikliği olduğu için konudan çok sapabiliyorum. Düşün yani Madonnadan geldim buraya xD Ama valla ben küçüktüm ilkokul 4e mi ne gidiyordum. Daha o zamandı benim idolüm 'Madonna'(virgül)daha ufakken ilahlaştırmıştım.Öyle bir sevgiydi ki madonnayı sevmeyenlerle konuşmuyordum. Annem Madonna olsa keşke diye rüyalar falan görüyordum.

Neyse ya ben size sigaraya bırakma sırrımı söyliycektim. Ne kadar delirsemde içmiyorum falan. Ben uykuyu acayip severim. Yani uyku mu çok para mı deseler Uyku diyceğime eminim.Paranın satın alamıycağı tek şey yani. Bir de duygular falan var ama popüler kültür sağolsun artık onlarıda parayla satın alabiliyoruz. En azından ben alabiliyorum...Bak gene konu dağıldı. Neyse işte ben dumanın olduğu ortamda imkansız uyuyamam. Burnuma hiç bir koku gelmiycekde ben uyucam. Neyse işte ben sigaraya başladım koku falan almıyorum tabi. Sonra baktım ciğerlerde bir katran varmışcasına zor nefes alıyorum. Dedim sikerim lan Bridget Jonesuda Nancy Spungenide ha. Evet her sigaraya başlayanlar gibi önce sevgilimi dert edip başladım sonra püf ,ben ölceğime o ölsün hayvan dedim,bir de uykuya olan aşkım Eski sevgilime olan aşkıma baskın çıktı. Bıraktım falan. Yani şu an çok kızsam öfkeden ölsem bile içmiyorum. Diyorum ''Bak Voodoo içersen uyuyamıycan, onu istemiyor musun? '' İç sesime çok sesli yanıt veriyorum ''Tamam yaaa :( '' diye.


O yüzden sevgili zıkkım içesiceler size tavsiye: elbet hayatınızı sikiyordur bu lanet ,sadece sikilen şeyleri daha çok sevdiğinizi farketmenizi tavsiye ediyorum.Burdan da içenlere tez zamanda hakkı rahmetlerine kavuşmaları için dua ettiğimi belirtmek istiyorum. Tabi benden nefret edin diye söylemiyorum bunları. Ama siz ölümü zaten istiyorsunuz. Haksız mıyım ? İçiyorsan tek sebebi vardır ölmek.Neyse çok laf sokmıycağım.


Kim bu kız diyorsan hala, cevap veriyorum hemen sevgilim ?


'' Senin kabuslarına giren aşık olmamak için kuyruğunu bacak arana kıstırıp arkana bakmadan kaçtığın biricik sevgilin biricik sevgilin Voodooo!!!''


LayLoyLayLoy....
var VideoID = "12214"; var Width = 425; var Height = 344;

">


7 Ocak 2010 Perşembe

Bir Kibrit Kutusu

Sanırım geçen yıldı belki de iki yıl önce. Tam tarihi bilmiyorum ama bir kibrit buldum sadece 1 tane.Neden sakladığımı hatırlayamıyorum ama aslında neden sakladığımı hatırlıyorum ama kim olduğu konusunda büyük bir çelişkimiz var ne yazık ki. Tek bir kibrit parçası ne kadar önemsiz geliyor değil mi ? Ama benim için çok değerliydi herhalde. 2 kişi var bu kibritin sahibi olmaya aday. Birisi 3 yıl platonik olarak aşık olduğum çocuk ki her defasında neden diye sorarım kendime. Çünkü zamanla değiştim ve arayışlarım değişti. İkinci aday ise benim Taboo. Aslında o beni seviyordu. Sonra bende onu sevdim. Sonra ikimiz içinde bir sürü olmazlar ortaya çıktı. Çünkü ondan 1 yaş büyüktüm. Aslında 7 ay ama olsun. Bu dedikodulara engel değildi. Her neyse işte. Tek bir kibrit parçası. En yakın arkadaşımın bakmasına bile izin vermediğim kibrit parçası. Parmak izini sevcek kadar aşık olduğum kibrit parçası. Bi o kadar ulaşılmazını sevdiğim kibrit parçası. Yakıp ateşe versem. Tüm hatıralarım kaybolcak diye korktuğum kibrit parçası.Keşke tekrar çıkmasaydın bugün karşıma.



Ne zaman mutsuz olsam içime kapanıyorum.İç seslerden başka her cümleye kulak pamuğu tıkıyorum. İnsanlar biliyorlar. Birşeyim olduğunu. Soruyorlar ama ne cevap verceğimi bilemiyorum. Kaygılandığım zamanlar ortaya çıkıyor.Kimseye merhaba demiyorum. Susuyorum.Belki saatlerce. Tek noktaya bakıp dalıp gidiyorum. Biri gelip beni silkeleyene kadar. Yada dikkatimi dağıtına kadar. Susuyorum işte. İçimdekini içimde saklıyorum.Belki bu yüzden çabuk patlıosun diyorlar bana. Zamanla birikinlerin bir anlık dışa vurumu diyemiyorum. Susuyorum işte ben melankolikken. Birisi ''Hey Sen Bunu kendine yapmana izin vermiyorum'' diyene kadar.


Ne zaman susmuyorum.... Aslında çok mutluyken çok konuşuyorum. Bütün gereksiz şeyleri söylüyorum bir nefeste.O kadar çok konuşmak istiyorum ki birisi dinlesin ve ne kadar saçmalasam da gülelim istiyorum. O kadar saçmalayalım ki geri dönüp baktığımızda kendimizi eleştirelim. Ay bu ben miyiiiiim ? diyelim. ,


Mesela bugün Patavatsızlık günümdü. Aslında değildim. Ama 18 yaşındaki insanlara haklı olduğum ve hak verildiğim bir durumda acımasızca davranmamı bekleyemez. Bugüne kadar olayın ciddiyetini anlayamamış insanlara son 90 gün kalmışken sınava hala şebeklik yapmalarını mazur görmemi bekleyemez.


Tersim kötü falan değildir. Çok gerçekçidir benim tersim. Ve çok ciddidir. Gülüyorsam bu insanların kalbini kırmamak içindir. Ama güler yüzümden çıkan cümleler canlarını yakarken hiç kimse gülümsememin kötü olduğunu farketmez. Farkettiklerinde uzak dururlar benden. Haddini çok iyi bildiririm. Birisi alay etmeye çalışmasın odak noktasını ona yönlendiririm. Asıl mesele bugün ki cıvıklıklarına acımasızca ''İyi o zaman kazanamıycaksın'' dememdi. Herkes Bana döndü ve bu kadar açık sözlü olma dedi. Olurum efendim.Profesyonel davrancaksak duygularımı engeller ve sabrımı kapatırım. Birisi bana engelse engeli ortadan kaldırırım. Kim olursa olsun geleceğimi engelleyemez. Tenefüs zili çalınca yanıma gelip sessizce ''Haklısın...'' diyenler var ya. Hala büyüyememişler. İş hayatındayız aslında bir nevi. Kim kovulmak istemiyorsa birilerinin üstüne basmalı.Sonsuza dek küçükken yaşadığımız arkadaşlık olayı bitti.


Neyse benden bu kadar (: Ben iyi biriyim. Sadece fazla dürüstlükden dolayı sevilmeyenlerdenim.

Özdemir Asaf'ında dediği gibi

''Duymak istediklerimi söylemiyorsun hiç..'''

Evet sevgilim, Malesef hep hakettiklerini söylüyorum.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Lafın Gelişi, Ondan Önce Girişi, Ve Sonuç

Bugün yılsonu balomuzun çok absürd bir biçimde Kostümlü olmasından duyduğum garip sıkıntıyla mutsuzlaştım. Balo o kadar iğrenç olcak ki. etrafta 25 taNe kedi kız, 30 tane melek,40 tane prenses olcak. Evet abartısız nerdeyse herkes bu kostümleri almaya kararlı. Sen ne olcan peki Voodoo? Aslında buraya yazmam ne kadar doğru bilmiyorum belki birisi okur diye korkuyorum. Ama ilk aklıma Hera olurum muhtemelen derken. Sonra vazgeçip Otomatik Portakal filminin başrolü Alex Delarge olmaya karar verdim. Evet bir erkek ama fark yaratır diye düşünüyorum.Sonuçta hepsi küçük ve güzel kızlar olurken ben hepsinin içinde farkedilebilcem.

T am böyle kendimi depresyona sokmuşken az önce Ahmedim (Midem Ha) attığı mesajla nasıl mutlu oldum nasıl mutlu oldum anlatamam. Nedir bu mesajda yazan diye sorarsan.

''yav yazik sana nie uzdun bu kadar kendini voodoom moodoom modom cildrin of bodom izleyeyim bi ara madem modom cildrin of bodom moodoom woodoom koofoom kofom kafam guzel ''(İzleyim bir ara derken My Sister'S Keeper'Dan bahsediyor. Ne kadar ağladığımı anlattım da xD)



Aldığım en komik mesajdı xD gerçekten eğer yalnızsanız ve konuşcak tek arkadaşınız aynalardaki yansımanızsa ,size hitaben söylenen tek cümle içinize ılık ılık akıyor. Hele ki böyle saçmalamışsa tadından yenmez. Konuştuğumuz konuya verdiğim isim ise ''Lafın gelişi, ondan önce girişi ve Sonuç'' işte biz böyle gerizekalılar cemiyeti başkanlığı yapıyoruz.Ama o kadar eğleniyorum ki anlatamam size. O kadar hayat ve enerji dolu ki gerçekten içimde bastırdıklarımı ortaya çıkartıyor.

Mesela siz böyle konuşmak istemeyen biriyle konuşmazsınız ya ne kadar konuşmaya çalışırsanız kısa cevaplar alınca sıkılırsınız bu durumdan.Ama mesela Ahmedle her konudan konuşabilirsiniz hiç sıkılmaz en gıcık,böyle benim sinirlerime hakim olamadığım konuda bile böyle o kadar sakin ve neşelidir ki o olay size çok basit gelir ve umursamazsınız işte öyle Ahmed xD Bazen çekilmez olmuyor mu ? Bilmem xD Şimdiye kadar hiç olmadı. Hatta o kadar ki keşke sınav dönemi konuşmasak diyorum. Çünkü sabah 5e kadar konuşunca sınavda uyuyorum :( Şaka lan tabi o kadar konuşmuyoruz 3e kadar falan ben saate bakmayı akıl edincede izin istiyorum ve yatıyorum. ''Ahmedim, gece lambam, şarj aletim, tek binişlik akpilim,yeni yıkanmış nevresimim,son sigaram,vampirim.... vs gibi dolduruyorum. Gitmem gerek. Söyleyecek birşeyin var mı ? Benim yok!'' diyorum. Yatıp uyuyorum xD


Bu arada o baloya sap gideceğimin mutlu haberini veriyim. Ay yemin ederim kimse birlikte gidelim demedi. Ne kadar soğukkanlı ve umursamaz davransamda bozuldum tamam mı ben yalnızlar kraliçesi miyim hayret bişi :(


Ohhh Pazartesi psikologa gidiyorum.Bir gidiyimde içimi döküyüm. Kadınla ilk görüşmede not defterimi çıkarıp tarihi yazdım. ''Pardon saat kaç canım?'' dedim. Kadın şok geçirdi zaten. Ehehe ters-psikoloji uyguladım ona. Bana nasıl yapıyorsa aynısını ona yaptım nihahaha. Bu sefer gidişimde saçlarımı mohavk yapıcam. bakalım ne yapıcak. Her gittiğimde yeni bir benle karşılaşıyor ama hiç beklediğim tepkiyi vermiyor. En sonunda çıplak gitcem o olcak yani. Tabi şaka. Zaten her söylediğimi ciddiye almayın xD

5 Ocak 2010 Salı

Who'S That Girl ?

Biz kimiz ? Neyi seviyoruz? Neden seviyoruz? Tercihlerimiz neye göre ?



Aslında çok karışık hepsi. En basit örneklerle indirgersek. TV'de en çok izlenilen programlar hakkında yapılan ankette

1. sırada Haberler,

2.sırada Belgesel

3.sırada Talk Show.... Vs diye gidiyor.



Ulan o kadar haber, ekonomi programı izleyen Vatandaş Nerde Azizim? Nerde benim bilim düşkünü belgesel izleyen Halkım?

Neden olması gereken cevapları veriyoruz?

Niye kimse olduğu gibi değilde olması gerektiği gibi?





Ya da Sanat Eleştirmenlerine bakalım.

Hani şu hepsi eleştiriyormuş gibi görünüpte ne kadar beğenmezse o kadar para alan insanlar var ya Hah! işte onlar.

Pardon ama neye göre eleştiriyorlar. Mutlak güzel yada Mutlak doğru ve ya Mutlak iyi diye bir kavram var mı? Elbette yok.Peki bu dingiller neye göre eleştiriyorlar?

Hemen söylüyüm. Kendi kıçımın kenarı zevklerine göre yada Avrupadaki Eleştirmenler Neyi beğeniryorsa onu beğenip bize satıyorlar.



Sonrada biz kıçımızı yırtıyoruz ''Vay efendim gelişemiyoruz'' ''Vay efendim biz niye geri kaldık'' Koduğum dön bir bak bakalım napıyorsun? Avrupa özentisi olursan Avrupanın arkasından gidersin ancak. Gelişmek istiyorsan ''Özgün Düşünce''yi kısıtlamıycaksın. Dikkat edin Özgür değil Özgün. Ama güzel vatanım Türkiyem de insanlar sanatla uğraşmıyor. Uğraşana destek çıkmıyor. Hatta ve hatta ''Ezip geçiyor''. Eee noluyor sen sanata değer vermezsen, bilimi desteklemezsen al işte yıllardır saydığımız yerde kalırız.

Burdan sanat eleştirmenlerinin a*ına ko*um yaptıkları eleştirilerle sanatçıyı sanattan soğutukları için o eleştirilerine çakıyım, bilim adamlarına çalışma alanı ve maddi destek vermeyen boş konuşup para kazanan politikacılarında a*ına ko*um. Ohh ne güzel çaka çaka gidiyoruz. Eeee bir de halka çakıyım o zaman.O halka da hayatlarının amacının birilerinin boyunduruğu altında yaşayıp karın tokluğuna şikayet edip hiçbir yaptırımda bulunmamalarından ve gelişmek için göt büyüttüklerinden dolayı geçiriyim ve yazıyı noktalıyım.


İyi Geceler Blogger Her Nerden Bana Küfür Ediyorsan....

4 Ocak 2010 Pazartesi

Başkalarını Değiştirmeye Çalışmak Kendini Kandırmaktır.

Evet başlıktanda anlaşılcağı üzere ben ve saçma sapan bakış açımı yalnış empoze etme yöntemim.

Bu cümleyi bana sınıf arkadaşlarımın üstüme gelerek ağlattıkları zaman psikoloğumun kurduğu cümleydi.Seans sırasında aslında ne kadar koyun olduklarını, yardım etmek istediğimi, gerçek bir dünyanın sadece iyi bir kariyerde olmadığını anlatmak için onlara bulunduğum tavsiyelerin onlarda ters etki yaratıp benden nefret etmelerini sağladığını anlatırken bana bu unutmayacağım cümleyi kurmuştu.

Evet insanları değiştirmeye çalışmak kendini kandırmaktır. Onların aptallıklarını izlemek, mutsuzluklarıyla dalga geçmek bize haz verirken neden gerçeği görmelerini isteyelim ki ?

Psikoloğum''Voodoo, herkesi kendin gibi olmaya zorlayamazsın.Sen onlardan farklısın diye herkesin aynı farka sahip olmasını isteyemezsin. Kitap okumuyorsa kitap veremezsin, vermemelisin. Onlar senin kadar bilgi birikimine sahip olmak zorunda da değiller yada sen diğerleri kadar bilgili olmak zorunda değilsin.''

''HAYIR!! Ben bu dünyaya geldiysem diğerlerinin doğru kabul ettiği şeyi benim de kabul etmemi bekleyemezsiniz. Eğer nefret ediceklerse etsinler. Bir kere ağlarım yada bir kaç kere ama kimse bana beni sevmeleri için onlar gibi olmalısın diyemez. Farklı ve mutsuz olarak ölmeyi tercih ederim.''

Çatt!! kapıyı kapatıp çıkmıştım. Kendisi de bana ne yapıp yapamıycağımı söylüyordu ama onun dedikleri nedense doğru sayılabiliyordu. Ama benim bahsettiğim gerçekliği kimse görmek istemiyordu.Neden ama? İnsanların bu gerçekten kaçışının sebebi ne? Hayatlarının en güzel dönemlerini neden boşa harcayıp yaşlılıkta pişman olarak ölüyorlar.

Sakın biri kalkıpta bana hayat şartlarının zorluğundan bahsetmesin. Hayatı zorlaştıran biziz. Hangisi sevdiği işi yapıyor. Hangisi kendi geleceği için yaşıyor. En basiti ailem bile üniversiteye gidip hayatımı kurtarmamı istiyorlar. Bu nasıl hayat kurtarma. Bildiğin karartmışlar hayatınızı.En klişe cümleyide kuruyorlar. ''Biz yapamadık sen yap'' Yok böyle birşey. Hiç bir engeli yoktu kimsenin.İstemediler! Başkalarının doğrularını benimseyip ona göre mutlu olcaklarını sandılar' Sandılar çünkü şu an mutlu değiller.Ve benim de onlar gibi olmamı istemiyorlar. Bende.


Ben bunu istemiyorum. Ben mutsuz olmak istemiyorum. Her sabah uyandığımda yapmadıklarıma bakarak ''Keşke'' diye başlamak istemiyorum. Yaptığım işi ''Offff''lar arasında tamamlamak istemiyorum. Hergün hayata geldiğim ilk gün ki heyecanla başlamak istiyorum. Birileri için kaygılanmak yada yaptıklarım için sorgulanmak istemiyorum. Belki de size ''amaçsız'' olarak geliyorum bu satırları okurken. Aslında tek bir amacım var.


''Kendimi bulmak.''


Not: Bugün ona mail attım.

''Fabrikasyon olarak büyüdüğümüz bu toplumda defolu olup gerçek olduğun için, insanları değiştirmenin kendini kandırmak olmadığına inandırdığın için fikirlerini sonuna kadar savunduğun için teşekkür ederim.'' dedim.

Gerçekten beni tanımasa da mutlu ettiği için teşekkür ettim.Yaptığı her işte onun yanındayım.

3 Ocak 2010 Pazar

Ne Sıradan Bir Şiir Mesnet Diyip Sıradışı Yaptım


Öyle bunaldım ki sevgilim nefes alamıyor damarlarım
Miğdemi bulandırıyor bu sahte duygular
Gözlerimi kapattığımda görebiliyorum gökkuşağını

Sırtıma yapışmış bir çanta gibi geçmişim
Yapışmış derime kokusu sinmiş küfünün
Ruhuma sığmıyor ayaklarım

Dünya ne kadar rahatsız sen yokken
Yastığım kesiyor suratımı

Gözlerime yapışmış suratın
Tarağımdaki saç tellerinde bile görür oldum siluetini
Kopuyor musun o kadar çabuk sevgilim

Hiç anlamadım bu ucuz kırmızı şarap ritüelini
Pank dinliyorsam illa onlar gibi olmak zorunda mıyım ?
Kuşları seviyormuşsun konuşmuyorlar diye.
Onlarda seni seviyorlar ,düşünmüyorsun diye.

Kibrit kutusu kadar sev onu dedi doktor
Ama ben doktoru sevmedim
Ve seni
Ölçülemiycek kadar çok sevdim.






NOT: Çok sevdiğim bir grup olmasada klibe taptım falan yani. Merlini izliyordum işte reklamlara girince MTV'de gördüm dedim hayalimdeki Dükü bulma şeklim xD O şeytan maskesi takmış bende Tanrıça Hera şeklinde maskeli bir baloda ahh ahh hayaller hayaller hayaller. Sevgili Düşesimiz Voodoo istihrahete çekilmeli bence (:
Not: Benfrijitolmaklaberabervajinusmusumtabibubirsır

2 Ocak 2010 Cumartesi

Uzun Yazı 3-5 Ayrı Konu Nasıl Bağladın Dersen...

Ya ben düşündüm de çoğu şeyi isteyerek yapmışım ama birilerinin dürtmesiyle. Mesela tenise raketi elime alıp korta adım attığım ilk anda işte olmam gereken yer burası dedim. Sonra kurslar 300 liralık götümüze kol gibi giren raketler falan filan. Noldu sonra bıraktım mecburen. Hala içimdedir. üniversiteye gidiyim yeniden başlamaya inat ettim. Takım sporlarlarıyla pek aram yok be hacı. Birisi hata yapınca affedicek sabrım yok.Tenis öyle değil ama fileye takılınca raketi yere fırlatıp aaaaaaaaaaaaaah diyip dişlerimi sıkardım. Çok acayip geçirirdim. Gördündüğü kadar basit sanmayın yada karı-kız sporu demeyin. Ne erkeklerin ağzına sıçmışımdır. Biri de aşık olduğum çocuktu.Aklı sıra erkek ya güç gösterisi yapıp servislerden sayı kazancaktı. 3 oyunuda aldığımda ağlıycaktı. Ama şerefsiz bir antrenörüm vardı. O kadardı ki ben kazanmama rağmen bir üst turnuvaya o itoluiti sokmuştu. Sikerim böyle işi diyip terkettim.


Sonra küçükken annemler baleye yollamıştı.Ama ben 2 ay sonra ''gitmek istemiyorum ayaklarım çok acıyor'' diye ağladığım an beni almışlardı. Aslında yalandı. Sürekli beni kısayım diye hor görüyorlardı kaltaklar. Sürekli üstüme gelince annemlerin katı kurallarının dışına sıçramayı başarmıştım.


Şimdi ise o kadar özgürüm ki her söylediklerine geçerli cevaplar veriyorum ve bişi diyemiyorlar. Sadece ev konusu biraz karışık. Hala onların istedikleri saatlerde eve dönüyorum. Haklılar etraf it kopuk dolu. Tek başına olmak zor. Dün daha cafede otururken yan masadaki itlere biber gazını gösterip sustum. Başınızda erkek olmadan doğru düzgün cafede oturamıyorsunuz. Otobüste abazalar yanınıza oturmaya çalışıyor. Napcağınızı bilemiyorsunuz akşam saatinde.


Az önce bir hatunla tartışıyoruz yeni yıldan beklentin ne falan. Ben klasik sıraladım. Mimar Sinana gitcem sonra çok yakışıklı ve zeki bir sevgili bulcam (ay var mı öyle bir erkek). Sonra kız nasıl biri olsun dedi. Ne biliyim tesadüfen gelsin dedim. Ama nasıl bir tip işte diye ısrar etti.

Bende Siparişimi verdim tabi ''Esmer olsun onların ten kokusu çok huzur verici oluyor, sonra çok güzel dişleri olsun hatta diş fırçasıyla falan dolaşsın, gözleri iri olsun iri gözlüler güven verir çünkü, sigara içmesin ama böyle arkadaşlarla bir yere gittiğimizde içsin çünkü bende içerim.Benden bayağı uzun olsun 1,80-85 ideal yani böyle geniş omuzlu olsun koruyucu gibi. Burnu küçücük olsun yada boncuk gibi. Temiz ve bakımlı olması da ön koşul herşeyden önce. Böyle kayısı gibi bir teni falan olmalı. Saçları çok uzun olmasın. Böyle dağınık dursun. Bıyıklı olabilir hatta ''Anan gibi saç uzatcağına baban gibi bıyık bırak'' diyebilceğim türden. Sonra acayip zeki ve olgun olmalı, çocukluk sevmem zaten ben çocuğum beni olgunlaştırcak biri olsun. Zeki olmasından çok, çok bilgi birikimi olmalı ,her konudan konuşulabilmeli, böyle gerektiğinde futbol diyorsa gerektiğinde eskrimden de hakkını vermeli. Hep benden üstün olmalı tabiki. Sonra işte az birazda ünlü ve popüler olursa yemede yanında yat'' dedim xD Evet ben de o taş bebek meraklısı kızlardanım sorun o ki istediğini elde eden o kızlardanım xDEğer çevrenizde tanımlarıma uyan birini tanıyorsanız 0506-jfjfndnsdksdn oldu canım öpüldün xD


Geçen gün gazete okurken rastgeldim bu konuya parmak basıyım dedim. Erdil Yaşaroğlunu ailecek sevip izliyoruz. Annem altıngünlerinde Erdil abinin espirilerini yapıyor demiyceğim ama.cidden karnım patlar okurken. Zaten bir o, birde Yiğit Özgür.NEyse abi gazetede kısa bir röportaj yapmışlar ama açılan davaları çok acayip eleştirmiş okurken ben bile güldüm suçlamalara mesela ''Tayyip Erdoğan için 'Acı,elem ve ıstıraba gark olmuştur' '' diye bir gerekçeyle açılmış Tayyipler Alemi adlı kapakta 8 figür için figür başına 5bin liradan toplam 40 binlira tazminat istenmiş. Dedim ki ''Yarası olan üstüne alınır'' Sevgili Tayyip biz ilk kez senin gibi bir devlet başkanı görüyoruz o yüzden bu garip tepkilerimiz. İnsanlar o kapaklara kapak olmak için para ödüyor sen bedavadan kapak oluyorsun daha ne istiyorsun be azizim. Keşke beni çizseler. torunlarıma gösteririm bak yavrum beni çizmişlerdi ahh ahh hey gidi günler hey derdim. Eeee azizim kimisi bulamaz kimisi de bilemez. 'MetÜst' abime de dava açmışlar 'Toplumun ahlkanı bozuyor' diye. Dedim ey güzel insanlar. Mizah dergilerinin amacı 18-25 yaş arası genç topluma hitap etmek amaçlı çıkarılmıştır. bu yasal gözükendir.Ama toplumumuzda 12-18 yaş arası bir okuyucu kitleside bulunmaktadır. Ayrıca toplumun ahlak değerlerine karşı bir terslikde yoktur. Ailesel olarak çöküntü yaşayan bir toplumdayız. Ailede terbiye verilmiyorsa ahlak anlayışı yoksa çocuk da neden olsun. Sen bak evladım bunlar bunlar da var ama bunlar çevremiz tarafından hoş karşılanmıyor dikkat et demezsen çocuk bu karikatürlerde gördüklerini herhangi bir konuşma ortamında anlatırsa o zaman ahlak bozan dergi oluyor der kendini aklayıp paklarsın. Sana burdan kocaman '''YOK EBENİN!!'' diyorum. Ebeveyn olda görevlerini yap sonra suçu mizah dergilerinde falan bul.



Neyse abi Bilim teknik denen zımbırtıya zam gelmiş ona sinirlerim bozuldu. Bu arada uykusuzun kapağını Oky çizmiş herhalde onun çizgisi yani bariz belli.Bu arada acayip derecede her çizerin çizgisini bilirim bir kere ahmedinkini bilmeye çalışmıştım cihan kılıç çıktı ben bozuldum ama gelde toparla ahmed dalga geçiyor benle ahah hani biliyordun ya diye diyorum tamam ya tokat gibi indi gerçek suratıma o da kıyamıyorum veda busesi gibi insin diyip çıkıyor. Böyle de dayanılmaz bir insanım işte xD Ondan değil de insanlara nasıl davranırsanız öyle davranıyorlar. Ben mesela herkese 10 üstünden değer veririm. Bizim Naylon 3 Alex 1 Balıkadam 8 Ahmed 10
Sevgilim dublesıfır xD



Onu siktiredelim şimdi. Future Mail diye birşey duymamış olamazsınız. Kendinize mail atıyorsunuz ama mesela ne zaman gelceğini siz belirliyorsunuz. 10 yıl sonrasına atıyorsanız 10 yıl sonra mail gelen kutusunda falan. Bende bugün attım. Seneye istediğim bölüm olmazsa daha az üzülüyüm diye tesselli ikramiyesi tadında bir mail oldu. Evet sizde kendinize atın bakalım neler değişti neler kaldı xD


Not: Kendimi seviyorum lan. Böyle güzelim falan. Aslında çirkinimde herkes güzelsin diyip tesselli ediyor gibi hissettiğimden çirkinim diyorum biliyorum yoksa bende güzel olduğumu. Ama ne biliyim lan güzelim işte ama önemli olan zeka ben zekiyim işte xD