22 Kasım 2010 Pazartesi

Kişiliksiz'e Mektuplar 4

Sevgili Mükemmel Eşim,
Bugün için anlatıcak çok şeyim var.Beni portreleyip,yeniden resim çizmeye başladığın gün bugün.Ben hala bizi tamamlayamadım.''Bana yeniden resim çizdiren kadın'' dediğinde gözlerim doldu.'' ''

Donra saçmaladık yine,söz kilo almadan kucağına oturmuycağım.

Ama bir kez daha beni Sünger Bob'a satma bozuşuruz.

Bana söylediğin cümleleri mektupta sonsuzlaştırmak istiyorum.

''Seni seviyorum.Senin beni sevmeni seviyorum.Ben seni,Senin beni 'Ben iyi niyetliyim'diye değil,kendi içinden geldiği için,seviyorum.'' dedin.Bende bizi seviyorum.Biz olmak bizden başkasına yakışmıyor.

Bugün evlilik konusu açılınca bana ''Birgün gelicek sabah kalktığında ilk göreceğin surat ben olucam diye korkuyorum.Bunu haketmiyorum.''dedin.Bence senden başkası haketmiyor eş olmayı.Ve inan her sabah uyandığımda göreceğim tek yüzün senin yüzün olmasını isterim.Keşke bana güvensen, biliyorum çok zor ama isterdim.Çünkü o güveni sen bana verdin.

Geldiğimde sana Koala gibi sarılcağımı söyledim.Bunu okurken yaptıysam eğer beni öp.Unuttuysam da öp.

Bugün Dorothy'nin Kırmızı Ayakkabılarının ne işe yaradığını öğrettim.Bir çift bizde alalım çok özleyince geliriz yanyana.

Tanıştığımız günden emin değiliz ama 9-10 Haziran gecesi kutlamaya karar verdik.Sakın unutma götünü keserim!

İkimizinde yanaklarımızı şişirdiğimiz fotoğraflarımızı koymak istediğimde bana hayır demedin.Bana hiç hayır diyemiyorsun.Seni bu yüzden çok seviyorum birde.Ama istemediğin şeyleri yaptırmıycağım sana hayatım.Seviliyorsun.

Sana ''Hayata geliş amacım sensin.''dediğimde böyle büyük bir şeyi kabul edemiyceğini söyledin.''Birlikte olduğumuz sürece hayata geliş amacım sensin.''dediğimde kabul ettin.Aslında aynı cümle.Çünkü seni hiç bırakmıycağım.

Bugün sana Frank Sinatra sevgimden bahsettim.Senin sevdiğini bilmiyordum tabi.''Yokuş aşağı yürüyorum mutlu bir nakaratla''.Evet, ''Singing in the Rain'' şarkısının sözleri.Sonra şarkıyı Gene Kelly'nin söylediği filmin videosunu gösterdiğimde çok mutlu oldun.O heyecanını görünce çok mutlu oldum.

Ha birde bugün telefonda çok güldüm.

''Hııııııııııııııı...!'' (:

'' ''

V.
31.08.2010 saat 04:34

5 yorum:

  1. devamını bekliyorum sabırsızlıkla :) bu kadar iyi gidiyorken nasıl bozuldu merak etmeye başladım...

    YanıtlaSil
  2. Sonu hüsran olsa da sanıyorum o anlar değerliydi. Sonuca gitmesi gerekmez en azından hayatının bir döneminde bu duyguları yaşadın. (Bana küfretme polliannacılık yapmıyorum) Sorun şu ki değer ve emek verme sürecinin karşılık gözetmesi çok anlamlı değil. Üstelik bu denli birlikteliğin nasıl olurda kendini kandırmakta bu kadar ısrarcı olduğu ise tartışmalı. Yani temel cümlecik şu: Bu kadar yakınken onu tanımadıysan gerçekten yakın mıydın? Eğer yakın değilken bu duyguları yaşadıysan gerçekten samimi miydin? Bence ilk olarak dönmen gereken kişi kendinsin. Not: Normalde insanların ilişkileri hakkında değerlendirmelerden kaçınırım hele tanımadığım insanlar söz konusuysa... Fakat bu artık bir ritüel oldu. Bir yerlerde bir samimiyetsizlik var gibi (Genele hitaben söyledim özel değil)

    YanıtlaSil
  3. @Elvin belkide hiç iyi gitmiyordu belki de beni avutmak için iyi olmasını istedi( insanların iyilik duygusuna sokuyum) [:

    @Vuslat. O anlar sadece o anda değerliydi eğer bir değeri olsaydı bu mektuplara devam eder ama böyle ifşa etme gereği duymazdım.Sorun artık değerli olmaması.
    İnsanların bencilliklerini gizlemek için uydurduğu birşeydir karşılıksız olması. Karşılıksız hiçbir şey yürümezde oluşmazda(bkz.Tanrı hariç)
    Kendini kandırma diye birşey yoktu.Realist bir insanım her şey mektuplarda yazdığım alıntılar gibiydi.
    O kadar cümle ya gerçektir ya yalandır.Ama inandırıcılığı su götürmez bir gerçek.Tamamını okuduysan alıntı yaptığım cümlelere dikkat çekerim.

    Ve ilk olarak dönmem kişinin ben olduğumu söylüyorsun.Elimden geleni yapmamış olsaydım bu mektupları buraya yazmazdım. Kendi yaptıklarım da var bu mektupların içeriğinde onun yaptıkları da. Gayet objektif her şey.

    Eğer samimiyetsiz birisi olsaydım. Mektupları birebir buraya yazmadım. Açık sözlü davrandım mektuplarda aklımdaki neyse yazdım. Ve cümlelerimi kendim bile okurken ağzım açık kaldı.Her zaman umursamaz ben bir insanı umursayıp sevebiliyorum hatta ve hatta kendinden başkasına güvenmeyen ben bu insan sıfatı altında yaşayan varlığa güveniyorum. Evet başka sözüm yok.

    YanıtlaSil
  4. Söylediğim tam olarak bu değildi. Kastettiğim özel bir konu da değildi. Samimiyetsizlik olayı şu. Elbette karşıda ki kişinin hem mektuplardan hem önceki anlatımlardan yola çıkarak söylüyorum ne denli bir peçorin olduğu ortada... Benim sorduğum şu. Neden tanıyamıyoruz... Bak belli bir ilişki süreci var, sözler var, yaşam ve deneyim var ama kişi bu süreçte bir şekilde tanımadığı biriyle iletişime geçmiş oluyor. Yani maskelerin ve yüzlerin arkasına geçemiyoruz. Samimiyetsizlik burada. Bireyin kendine karşı samimiyetsizliği. Yani aslında o denli bağlanırız ki kendi gözlerimize bant çekme eğilimimiz artar. Şöyle düşün en çok duyduğumu şey şu değil midir: "Ben seni böyle tanımamıştım" Bu söz sence kimin samimiyetini sorguluyor. Söyleyenin mi? Söylenen mi? Mesele bu yoksa senin samimiyetini sorgulama raddesinde değilim. Yapamam da zaten hem seni tanımadığım (Blog yazıların dışında) hem de böylesi bir hadde sahip olmadığım için. Sorguladığım Genele içkindi sadece senin örneğin ile çakıştı.
    Yine de soruyorum sana: Sence de tanıyabilmeni engelleyen yalnızca onun taktığı maskeler miydi, yoksa senin maskeleri açmaktan korkman mıydı? Belki cevabın ilk şıkdır. O halde söyleyecek söz yok. Ama ilk ile beraber ikincisi de cevaba içkinse Başka Peçorinler yaratmamak adına hayatımızda sanırım bir şeyleri değiştirmeye başlamanın zamanı gelmiş demektir.
    Yine de kırmak istemezdim (eğer kırdıysam) yalnızca bir eleştiriydi...

    YanıtlaSil
  5. Belkide maskesi suratının iğrençliğiyle bütünleşmiştir.Nerden bilebilirsin ki. Peki çevresindeki herkes de böyle olduğunu düşünüyorsa inanmamak için sebebin var mıdır ?

    YanıtlaSil

çok mantıklı